Toplumun Yarattığı Hapishane

İnsanı gerçeklikten koparıp bilinçdışına itmiş utanç verici deneyimlerinden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek tek güç özgüvendir. Özgüven; bireyin kendisine yönelik iyi, olumlu duygular geliştirmesi sonucu kendini iyi hissetmesidir. Bu iyi hissetme sonucunda kendisiyle barışık olmasıdır. Fakat özgüveni daha düşük olan insanlar kendilerini iyi hissetmek için başkalarının onayına ihtiyaç duyarlar. Yargılanmaya ve yargılanmaktan korkmaya tahammülleri olmaz. En yakınlarından bile utanabilirler. Duyulacak kelimeler onca kötü eleştiri ve toplum baskısı onlar için büyük bir kabustur. Ne yaparsak yapalım illa bizi eleştirebilecek şeyler bulabilen bir toplumda yaşıyoruz. Etrafımızdaki hemen hemen herkes kendi hayatıyla ilgilenip kendi yollarına bakmak yerine çevresindeki kişileri olur olmadık şeylere göre yargılıyorlar. Bu saçma eleştirilerin altında ise kıskançlık duygusu yatıyor olabilir. İnsanların sözlerine uyarak kendi hayatımızı kendi istediğimiz gibi değil de başkalarının istediği gibi yaşamaya başlasak hatlarını kendimiz çizmediğimiz bir hayata mahkum olup bu memnuniyetsizliğimizi kendimizin mahrum kaldığı hayatı başkaları yaşamaya başladığında kıskançlık duygusu basar ve yerli yersiz eleştiriler ve yargılamalar başlar ve bu böyle bir döngü olup gider. Başkalarının hayatını yargıladıkça insanların üstünde bir türlü susturamadıkları bir toplum baskısı olur, el alem ne der?, ve bu soru hayatlarına hapishane işlevi gören bir düşünce olarak yerleşir.

Sözlerin gücü her anlamda etkileyici olarak insanların psikolojisine etki eder. Genel olarak insanlar birbirlerinin en yakın dostu gibi görülse de aslında en büyük rakipleridir. Yapılan her iş sonucunda insan, doğası gereği onay almak ve tebrik edilmek ister. Özellikle de son zamanlarda onay almak neredeyse zor olan bir seçenek gibi görülmektedir. Buna ek olarak da eleştirilerin arkası kesilmez. Eleştirilerin psikolojik sağlık üzerinde insan için değersizlik hissi kazandırdığı bilinmektedir. Değersizlik hissi kazanan bir beyin ise zaman içinde öğrenmeye kendini kapatır ve yaşamdaki memnuniyet hissini kaybeder, artık her şeyden şikayet etmeye başlayan kişiler  ile karşılaşırız. Bunun yanında sağlık sorunlarının başı olan stres unsurunu da harekete geçiren el alem eleştirileri, fiziksel olarak da rahatsızlıklara sahip olmanıza sebep olabilir. Hem psikolojik hem de fiziksel olarak hastalıkların temelinde bu eleştirilerden etkilenme oranının yüksek olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Genel olarak yapılan tıbbi araştırmalarda her hastalığın ilk sebebi psikolojik çöküş ve strestir.

Hayata sadece bir kere geliyoruz ve geriye dönüp baktığımızda yaşadığımızın ömrün ne kadar kısa olduğunun farkına varıyoruz. Hayatımızı bir akıllı telefon gibi yönetemiyoruz. İleri ya da geri saramıyoruz, elimizde tekrarı yok. Kendi seçimimizle gelmediğimiz bir hayatta başkalarının düşüncülerine göre yaşarsak pişmanlık duyduğumuz üzgün bir son kaçınılmaz olur. “El alem ne der?” diye boyun eğmek; insanları  hiçbir özgünlüğü olmayan, ipleri başkasının elinde olan mekanik kuklalara dönüştürür ve bizi kendimizden uzaklaştırır. Herkes kendi hayatının baş rolüdür ve bunu bozmamalıyız. Toplumun bize dayattığı baskıyı  umursamamayı öğrenmeliyiz. Böyle bir toplumda “herkes ne diyecek?” diye endişelenmek boş. Bu ana kadar “herkesten” ne gördün ki? Seni yargılayan herhangi bir insandan vazgeçebilirsin fakat kendinden asla vazgeçmemelisin. Kendinize ördüğünüz bu duvarları yüksek hapishaneyi yıkıp dilediğiniz gibi yaşamayı temel amaç edinerek sadece kendinizi memnun etmeye çalışın.

(Visited 30 times, 1 visits today)