Toplumsal kurallar insanın hayatını şekillendirir, insana yön verir, insanın, diğer insanlar gibi düşünmesini sağlar, insanlar arasındaki ortak noktayı keşfeder. Toplumsal kurallar evrenseldir yabancı bir ülkenin vatandaşı bile olsa yedi den yetmiş yediye herkes bu kuralların ne olduğunu ne demek olduğunu bilir. insanlar, günlük hayattaki toplumsal kurallara uymak zorundadırlar. Eğer uymazlarsa bu onlar için büyük bir sorun olacaktır. Çünkü günlük hayatta bu tür durumlar hoş karşılanmaz. İnsanları rahatsız etmek, yemek yerken görgü kurallarına riayet etmemek, suç olan faaliyetleri yapmak. Çiftlerin aralarında medeni bir ilişki olmadan nikahsız olarak birlikte olması, oyun oynarken rakip oyuncuya saygı duymamak, trafikte, trafik güvenliğini ve akışını bozan araç kullanma, toplum içerisinde uygunsuz dil kullanmak, insanların kutsal bulduğu ögelere saygı göstermemek, insanlarla alay etmek, dedikodu yapmak, yalan söylemek, başkaları hakkında iftiralarda bulunmak, ırkçılık yapmak vb. gibi toplum tarafından hoş karşılanmayan kınanan ve kabul görmeyen davranış biçimleri şeklinde örneklenebilir bu örnekleri daha da arttırmak elbette ki mümkündür.
Toplumun bu konuda ne düşündüğü insanların bu konulardaki kişisel deneyimlerini etkiler, dolayısıyla insan toplum baskısı olmadan kendi kişisel deneyimleri ile doğruyu ve yanlışı ayırt edebiliyor, bu kuralları uyguluyor olsa bile her insan ahlak kurallarını içinde yaşadığı toplumdan öğrendiği için birey ahlak kurallarını kendi deneyimleri ile öğrense bile aslında kendi deneyimleri içinde yaşadığı toplumun yansıması ve kabulleridir. İçinde yaşadığı toplumun düşünceleridir. İnsan toplumun bir parçası olduğu için ahlak kurallarını toplumdan öğrenir. Ama toplum yapıyor demek onun doğru olduğu anlamına gelmez, evet ahlak kurallarını toplum belirler ancak toplum eğer yanlış düşünürse yanlış kararlar alırsa, ancak bu noktada insanın akıl ve iradesi neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu kendisi belirlemelidir.
Bununla birlikte, sosyal kurallar ve ahlak kuralları toplumu birbirine bağlayan soyut unsurlar olduğu için toplumun varoluşsal bir unsurudur. Bireyin kendini gerçekleştirmesini engellemeyen, düşün dünyasını daraltmayan toplumsal güdüler o toplum için faydalı da olabilir. hatta topluma zarar veren bireylerin bertaraf edilmesi gerekebilir bu konuda ünlü yazarımız Kemal Tahir’in bir sözünü hatırlatmak gerekir ; ” Ahlâk düzeni sağlam olmayan ve soyguncularıyla başa çıkamayan bir toplum, ruhunda artakalmış barbarlık duygusunun da baskısıyla soyguncularına karşı hayranlık duyar.” Yazar, burada toplumun sağlam bir ahlak düzenine sahip olması ve bu yolla ahlaksızlıkla mücadele etmesi gerekliliğine vurgu yapmaktadır.
Sonuç olarak bireyin ahlak anlayışı ile toplumun ahlak yapısı birbirini tamamlamalı ve denetlemelidir, ancak her ikisi bir diğerine zarar vermemeli onu tahrip etmemelidir. Bu sayede, bireyin özgürlük alanının korunması ile toplumsal ahlakın varlığı ve devamlılığı arasında bir denge sağlanmalıdır. böylece, birey kendini gerçekleştirirken toplum da bütünlüğünü koruyabilir.