Öncelikle, cinsiyet bizi erkek ya da kadın yapan belli fiziksel veya biyolojik özelliklerdir. Şu anda günümüzde birçoğumuzun fark etmeden habersiz bir şekilde yaptığı genellemeler ile toplumsal cinsiyet rolleri ortaya çıkmıştır. Toplumsal cinsiyet rolü nedir peki? Toplumsal cinsiyet, kültürel ve coğrafi farklılıklara göre kadınlara ve erkeklere yüklenen rolleri ve sorumlulukları içeren yapıdır. ‘Bir kadın nasıl olmalı ya da bir erkek nasıl davranmalı?’ olgusudur.
Bunun en basit ve en yaygın ama çoğu kişinin de fark etmediği örneği; hepimizin gün içinde telefonlarda, televizyonda, sosyal medyada gördüğü reklamlardır. Mesela bulaşık deterjanı reklamı yapılacaksa orada bir kadının bulaşık yıkadığını veya reklamda kadının olduğunu görürüz. Toplumsallaşmayı sağlayan en önemli öğeler oyunlar ve oyuncaklardır. Kız çocukları bebek, minyatür mutfak eşyaları gibi oyuncaklar ile ev işlerine ısındırılmaktadır. Bunun yanı sıra erkek çocukları da saldırganlık simgelerini barındıran silah, araba, uçak, kamyon gibi oyuncaklarla oynamaktadır. Gün içinde sürekli olarak ‘hiç güzel araba süremiyor kesin kadındır.’ veya ‘bu yemek lezzetli olmamış, erkek işte yapamamış.’ sözleri de toplumsal cinsiyetin örneklerindendir. Aslında hepimiz fark etmeden genelleme yaparak ve bazı şeyleri kalıplaştırarak yapıyoruz. Herkesin kafasında kadın narin, kibar, şefkatli, anaç, anlayışlı olması gerekirken erkekler ise cesur, güçlü, sert, kaba olması bekleniyor. Bu da maalesef cinsiyet eşitliğine ters düşerek eşitsizliğe yol açmaktadır.
Aslında tüm bu düşüncelerden dolayı erkeklerin ve kadınların giyeceği kıyafetler, yiyeceği yemekler, seçeceği renkler, gideceği yerler, süreceği arabalar ve en önemlisi de yapacağı işler hepimizin kafasında belli zaten. Mesela bir kadının takım elbise giymesi veya bir erkeğin pembe rengini seçmesi garip geliyor bizlere. Kadın evden sorumlu, yemeği yapar, bulaşıkları ve çamaşırları halleder, erkek sabah kalkar işe gider ve para kazanır sadece. Erkek tamirhanede çalışabilir, kadın güzellik salonunda çalışmalı. Bu yüzden çoğu insan istediği, sevdiği, merak ettiği hayatı yaşayamıyor. Mesela bir kadın, taksici veya dolmuş şoförü olmamalı, bir erkek duygusal bir yapıya sahip olmamalı gibi düşünceler var ne yazık ki. Bir kadının yalnız yaşaması bile ayıplanıyor maalesef. Ataerkil algı kadının gündelik hayattaki varlığını bastırmaya çalışmaya devam ediyor. Bir erkek temizlik yaparsa ona garip biriymiş gözüyle bakılıyor.
Kısacası tüm bu söylediğim örnekler, olgular, düşüncüler yüzünden kadın-erkek arasında cinsiyet eşitsizliği meydana geliyor. Eski yıllardan beri gelen hepimizin hayatında artık bir kalıp haline dönüşen olaylar toplumsal eşitsizliği oluşturuyor. Bunları istemesek de gün içinde hepimiz ne yazık ki yaptığımız genellemeler ile bunlara destek çıkıyoruz.