Toplumumuz birbirine sadece cinsiyetlerinden dolayı etiket yapıştıran bir toplumdu her zaman. “Kadın dediğin evinde oturur, erkek dediğin evinin direğidir ve evine bakar.” gibi söylemler aslında fazlasıyla yanlıştır.
Bir kız çocuğuna çocukluğundan beri sen kızsın geceleri dışarı çıkamazsın zihniyetiyle büyütüp bu kız ilerleyen hayatında bunu kendine rutin edinmesine düzen demek yanlış olur. Zira toplumsal cinsiyet rolleri sadece toplumun birbirini bastırıp birbirine bir şeyleri en baştan beri diretmesiyle oluşmuştur. Bunlar düzen sağlayan şeyler demek kesinlikle yanlıştır ve cinsiyetçi bir bakış açısıyla düşünülmüştür. Kadın ve erkeğin eşit olarak görülmemesinin ana nedenlerinden birisi ise toplumsal cinsiyet rolleridir. Bir kız çocuğuna çocukluğu boyunca en önemli şeyin çocuklar olup onları yetiştirmek olduğunu aşıladıktan sonra bu kız çocuğu büyükten sonra çocuk istemeyince, kariyer yapmak isteyince ayıplanır sanki tek görevi çocuk bakmakmış gibi. Bir erkek çocuğuna tüm gençliği boyunca “erkeksin olur öyle şeyler” dedikten sonra erkek çocuğu hata yaptığında bile özür dilemez çünkü bu ona böyle aşılanmıştır. Tüm görevinin sahip çıkmak, para kazanmak olduğunu düşünen bir erkek çocuğu sonunda bir birey olduğunda ve bunu yapmaya çalıştığı zaman çocuğu eğer olursa ona aynen bu şekilde bir örnek olup bunu sürdürür. Böyle bir durum söz konusu olunca erkekler yetiştirilme şartları dolayısıyla iş ortamında bulunan kadınların daha az maaş almasını normal karşılar. Sonuçta “Bunun burada ne işi var?” düşünce tarzıyla yetiştirildiklerinden dolayı kadınları hem aşağılar hem de kadınların iş ortamlarına girme hevesini kırar. Erkekler “Sen erkeksin ağlama aslanım, vur istediğini kır erkek dediğin yumruğunu masaya vurunca etrafındakileri susturur.” şeklinde avutulurken kızlar ise “Kızım merak etme, sen kızsın, güzel olduğun sürece evde kalmazsın.” düşünce yapısıyla avutulduğundan dolayı kendileri ebeveyn olduğunda da kendi çocuklarına bunu aşılar. “Kız dediğin kırar dizini oturur anasının dibinde.” veya “kızını dövmeyen dizini döver.” gibi söylemler sadece kadınları bastırmak ve onlara karşı uygulanan şiddetin normalleştirilmesine sebep olur. Erkekler de evde çocuk bakabilir, kadınlar da işe gidip ailesinin direği olabilir. Biz cinsiyetlere bu rolleri yüklemeye devam ettiğimiz sürece cinsiyet eşitliği asla var olmayacak çünkü cinsiyet kavramının iki dala ayrıldığını sürekli vurgulamış oluyoruz bu şekilde. “Sen kızsın bu saatte dışarı mı çıkılır otur oturduğun yerde” düşünce yapısını veya “Erkek adam ağlamaz karı gibi olma.” düşünce yapısını değiştirmediğimiz sürece kadınlar her zaman iş hayatlarında daha az değer görecek ve kendi öz değerleri sadece çocuklarıyla ölçülecek, erkeklerin daha baskın ve sert olması düşüncesi sadece kadına yönelik şiddeti normalleştirirken, kadınların şiddete karşı sessiz kalmasının da günlük düzene girmesine sebep olur. Cinsiyet kavramının bir şey ifade etmemesi için öncelikle toplumsal cinsiyet rollerinden daha sonrasında cinsiyetçi zihinlerden kurtulmamız gerekir. Bunun için de ilk adım eğitimdir.