Toplumdaki Roller ve Düzensiz Düzen

Yüzyıllardır süregelen kalıplar…cinsiyet rolleri. Her cinsiyetin kendine özel görevleri olduğu inancı. Kadınlar evde çocukları ile ilgilenirken, babalar işe gidip para kazanır; gibi söylemler. İnsanlara sadece cinsiyetleri üzerinden buna benzer roller yüklemek mantıklı mı?

Çevremizi gözlemlediğimizde, bu kalıpların aslında ne kadar hayatımıza yerleştiğini görebiliriz. Örneğin; tamir işlerini erkeklerin üstlenmesi, kadınların yemek yapmayı bilmesi gerektiği düşüncesi, annelerin çocuk bakımında daha aktif rol oynaması beklentisi, erkeklerin ailelerinin bakımından sorumlu olması ve dahası. Bu roller çoğu zaman bireyleri zorlarken, üzerlerinde bir baskı oluşturur.

Cinsiyet rolleri, aslında bizlere çocukluktan itibaren kazandırılır. Erkeklerin oyuncak arabalarla, kızların oyuncak bebeklerle oynamasının hoş görüldüğü gibi. Aslında bunun en basit örneği evcilik oyunu olabilir. Oyunda bir anne ve çocukları vardır. Anne yemek yapmak gibi aktiviteler üstlenir ve çocukların bakımından sorumludur. Evcilik oynayan erkekler ve oyuncak araba oynayan kızlar yadırganırken, aslında iki aktivitenin de içeriğinin cinsiyetlerle alakalı olmaması oldukça ilginç. Başka bir deyişle, evcilik oyununda bir babanın da çocuklarıyla ilgilenebileceği gibi, araba gibi bir ulaşım aracının da spesifik bir cinsiyetle ilişkilendirilmesi mantıksız.

Ev içi iş dağılımı birlik içinde yaşamayı kolaylaştırdığı gibi, ev halkına sorumluluklar kazandırır. Sonuçta, insanların yaşam alanında bir düzen olmalı ve insanların kendilerine bakma konusunda tecrübeleri olmalıdır. Bir evde temizlik, yemek gibi görev dağılımları bulunur. Her ikisi de tüm insanların sağlıklı yaşamak için yapması gerektiği eylemlerdir. Maalesef, cinsiyet kalıplarının varlığı ile temizlik ve yemek yapmak kadınların görevi gibi düşünülmektedir. Ancak her iki faaliyet de cinsiyete bakılmaksızın imkanı olan herkesin yapabileceği şeylerdir.

Bir evdeki gibi toplumda da düzen vardır. Bu düzen de çoğu zaman cinsiyetlerle ilişkilendirilir. ‘Erkeklerin kesinlikle çalışmasının gerektiği ve kadınların kesinlikle çocuklarına bakması gerektiği’ ve benzeri. Her iki ebeveyn de çocuklarının bakımında belirli görevler üstlenebilir, kadınların da çalışabileceği gibi.

Kadınlar ve erkekler biyolojik olarak her ne kadar farklı olsa da, her iki cinsiyet de imkanları olduğu sürece aynı tüm eylemleri gerçekleştirebilir. Örneğin, erkekler çoğu zaman güç ile ilişkilendirilir. Boks, güç gerektiren bir spordur. Erkekler boksta ne kadar başarılı olabilirse, kadınlar da bunu başarabilir. İnsanların becerileri cinsiyetten cinsiyete değil de, insandan insana değişir. Bir aktiviteye olan kabiliyet, belirli bir cinsiyet grubuna ait değildir.

Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet rolleri bence eşitsizliğe yol açar. Bahsettiğim gibi aslında cinsiyetlerle alakası olmayan ancak belirli biriyle ilişkilendirilen eylemler, zamanla bireyler tarafından yadırganabilir ve bu da karmaşaya yol açar. Bu kalıpların günlük hayattan çıkarılması; cinsiyetlerinin getirdiği sorumlulukları yok edeceği gibi, cinsiyetler arası eşitliğe katkıda bulunur.

‘Kadınlar erkeklerle birlikte yürümedikçe hiçbir millet zafere ulaşamaz. Kadınları bir mahpus gibi dört duvardan ibaret bir evin içerisine mahkum etmek insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bizim kadınlarımıza layik gördüğümüz bu cezadan daha büyük bir ceza hiçbir ceza kanununda bulunamaz.’ 

Muhammed Ali Cinnah

(Visited 114 times, 1 visits today)