İnsanlık yaşadığı süre boyunca tecrübe ettiği bilgileri, toplumsal hayatını devam ettirmek için gerçekleştirdiği davranışları gelenek olarak nesilden nesile aktarmıştır.
İnsanlar tarih boyunca kendi toplumu içinde birçok iç savaş yaşamış, bunların çoğunda toplumlar ikiye ayrılmıştır; yenilikçi ve muhafazakar (gelenekçi). Muhafazakar insanlar kültürlerini korumayı, hayatlarını idame ettirmek için geçmiş atalarından gelen gelenekleri çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Buna karşın yenilikçiler, değişen ve gelişen dünyada artık geleneklere saplı kalınmaması gerektiğini savunmuş, yenilenerek ve gelişerek dünyaya ayak uydurulması gerektiğinin arkasında durmuşlardır ve bunların sonucunda toplumlar ikiye bölünmüş, savaşlar yapılmış, devletler kurulup yıkılmıştır.
Bu toplumsal trajedilere bakarak geleneklerin yeni dünyaya artık ayak uyduramadığını aksine gelişen ülkelere ayak bağı olduğunu düşünebiliriz. Ancak bir topluma yön veren şey o halkı yıllardır yoğuran, koruyan gelenek ve görenekleridir. Geleneksiz bir dünya düşünmek, renksiz bir dünyayla aynıdır. Hiçbir farklılığın olmadığı yerde güzellikte düşünülemez. Gelenekler bir toplumu ayakta tutan, güçlendiren sac ayaklarıdır.
İnsanlığın ilk çağlarına gittiğimizde toplumlar birbirinden ayrışmak için birçok yol kullanmış, coğrafyaları gereği farklı kıyafetler giymiş, yüzlerine makyajlar yapmış, kutlama yaparken yaptıkları danslar dahi birbirlerinden farklılıklarını ortaya koymuştur. Bu farklılıklar sayesinde bugün insanın lügatına güzel sözcüğü girmiştir. Güzellik, farklılıktan gelir. Eğer dünyada her şeyin aynı olduğunu düşünürsek güzel ve kötü kavramlarının bir değeri kalmaz çünkü bir şey güzelse her şey güzel olur. Geleneklerimizde böyle ortaya çıkmıştır. Her toplum kendi yaşantısına uygun olan töreleri benimsemiş, nesilden nesile toplumsal bilgilerini aktarmıştır. Gelecekteki torunlarına yol göstermek, belki de ileriye bir iz bırakmak için oluşturulmuş bu gelenekler her ne kadar ilerlemeyi engellese de dünyamızda var olan bir güzelliktir.
Geçmişte insanların arasında iletişim çok güçlü olmadığı için birbirleriyle flört etmek oldukça zorlaşmıştır. Bugün binlerce kilometredeki bir insanla gönül bağı kurmak için tek ihtiyacımız bir telefonken eskiden insanlar kendilerine aşık olduğunu göstermek için birbirlerine elma atmaktan tutun, gizlice günümüzde sapıklık olarak tanımlanabilecek hediyeler bırakmışlardır. Fakat bu yöntemleri günümüzde uygulamak çağa aykırıdır ve hayatlarını birleştirecek insanların ilişkileri de pek kuvvetli olmayacaktır.
Gelenek ve görenekler hayatlarımızı güzelleştiren farklılıklarken, günümüzde hala uygulanması mantık ve çağ dışıdır. Geleneklerimizi toplum olarak korumalıyız fakat geleneklerimize yapışmak demek Türk milleti olarak bir treni daha kaçırdığımız anlamına gelir.