Temel eğitimin de içerisinde olan fakat hep ikinci plana attığı sanat aslında insan yaşamında önemli bir etkene sahiptir. Sanat eğitiminin okul programlarının bir süsü, bir yetenek sorunu halinden çıkarıp, ikinci planda kalan ders olmaktan kurtarıp diğer derslere göre konumunu iyi tespit etmek gerekmektedir. Sanat eğitimini yetenek veya yaratıcılık eğitimi olarak gördüğümüz noktada diğer bilimlere olan katkısı göz ardı edilir ve topluma olan olumlu etkisi ihmal edilmektedir. Benim görüşümle yaygın ve örgün eğitimde sanat eğitimi bir devlet politikası olarak benimsenmeli ve desteklenmelidir. Bu sayede tüm dünyada zekayı geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmış olur. İletişim çağı olan günümüzde sanat eğitiminin boş zamanları değerlendirme dışında başka bir işlevinin olmayacağı düşünülmektedir. Oysa Baysal’a göre;
“Bilim ve teknoloji, sanat ve düşünme ile bütünleştiği oranda toplumda ilerleme görür”.
Bir kısım bu sistemin yararlı olduğunu düşünürken diğer bir kısım ise gereksiz ve saçma olduğunu öne sürer. Oysa sanat eğitimin amacı her öğrenciyi sanatçı yapmak değil, öğrencide var olan yaratıcılık gücünü ortaya çıkarıp bu yeteneği geliştirmek olmalıdır. Güzel sanatları ve sanat eğitimini dışlayan bir eğitim sistemi, hayal gücünden, yaratıcı düşünme bilincinden uzak, kuru bilgilerle donanmış mesleki bir terbiye olacaktır. Oysa içinde bulunduğumuz çağ yaratıcı düşüncenin geliştirilip desteklenmesini amaçlamaktadır. Bu sayede toplumda yetişen birey ‘bilgi çağı’ dediğimiz çağa kolayca adapte olabilmektedir.