Hazır ” Tokyo Ghoul’un mangası animeye göre daha çok ayrıntıya girmiş.” konusu ve söylentileri tartışmaya açık haldeyken,bu konu üzerine yazmak istedim.Aslında animesi benim gerçekten hoşuma gitmişti,fakat yeterince bilgilenmediğimi düşünüyordum.Ondan sonra çevremdekilerin tavsiyesi üzerine mangasına başlayarak,animesine göre bir adım önden gitmeye başladım.Bana kalırsa iyi ki tavsiyelere uyarak mangasına başlamışım.Animesinde mangaya göre birkaç sahne eksik bölümler yapılıyor.Bu yüzden sadece animeyi izleyenler mangasını da okuyanlara göre sahne konusunda biraz eksik kalıyor.Bir de manganın gerek dramatik gerek önemli sahneler konusunda doyurucu olması var.Animesinde Haise‘nin aslında Ken Kaneki olduğunu anlaması ve kendisini sürekli reddetmesi bir zamandan sonra sıkmaya,üstüne üstlük izleyeni darlamaya başlamıştı.
En iğneleyici ve kalbimizden vuran haber ise kahramanımız,havalı çocuğumuz,Ken Kaneki‘nin ”aldatıcı anlatıcı” olduğunu öğreniyoruz dostlarım.Evet yüzünüzdeki ifade benim yüzümde de belirmişti.Bir tekme de yazarımız Sui Ishide‘den geliyor.Merak edenler için ilk önce ”aldatıcı anlatıcı” nedir onu anlatmak isterim.Hatırlarsanız eğer bu animeyi izlediyseniz veya mangasını okuduysanız hatırlamanız gerek -ki hatırlamıyorsanız tekrardan bir dönüp bakmanızı tavsiye ederim- Haise,Kaneki‘nin çocuk haliyle konuşuyordu.
Aldatıcı anlatıcı,çoğu kitap yorumlarında veya incelemelerinde ”söylediği yalan anlatıcı” olarak yer alır.Örnek olarak;birisinin inanılmaz güçlü veya zeki olduğunu söyler fakat o kişi başkasının gözünden bakılınca ne zeki biridir ne de güçlü.Kahramanımız ise gerçeğin bir kısmını ya sadece olumlu yönlerinden anlatıyor ya da olumsuz yönlerinden.Malesef bir ayarı yok Ken Kaneki‘nin.
Tokyo Ghoul sizi kendisine çekecek ve bağımlısı hale getircek anime serilerinden.İsterseniz bu animenin,size izlerken zevk veren yanlarını yazayım.
- Kahramanın Dönüşümü
- Konu Kalitesi
- Boss
- Aşk
Kahramanın Dönüşümü,bana kalırsa bu özellik bütün Badass/Cool konularını içeren animelerde tadından yenmeyecek,sizi gaza getiren türde zevk bırakıyor.Uslu,korkak,kimse ile derdi olmayan karakterin;bir anda kimseden emir almayan,az konuşan,yeri geldiği zaman cesurca dövüşen karaktere dönüştüğünü gören izleyici animeye farklı gözden bakarak,”Keşke onu sinirlendirmeseydin” derken buluyor kendini.
SAO’yu izleyen bilir,1.sezondan sonra senaristler animeyi daha çocuksu hale getirerek bozuyor.Yine de böyle sorunlara sık rastlanmıyor.Tokyo Ghoul serisinde konudan uzaklaşma olmuyor ve hep rayında gidiyor.Japon senaristlerin takdir ettiğim yanlarından birisi.
Boss,aksiyon animelerinde genellikle rastlarız.Yapımcılar sanki yemeyip içmeyip bu Boss‘lar üzerine çalışıyorlar.Bu seriyi izlerken o son bölümü beklersiniz.”Acaba senaristler finalde bu sefer nasıl şaşırtacak” diye düşünürsünüz.Garanti veriyorum bu animenin final bölümleri beklediğiniz değecektir.
Aşk,yok desem yalan olur.Fakat ağır ağır ilerliyor.Karakterlerin birbirine aşık olması mı uzun sürüyor yoksa aşık olduklarını anlamaları mı bilmiyorum doğrusu.Kaneki karakterimizde bu konular üstünde pek iyi değil aslında.Göreceğiniz aşk,normal animelerde gördüğünüz,alıştığınız romantik sahnelerden farklı.Senarist hiç yoktan var ediyor anlayacağınız.
Benim yorumlarım bu şekilde arkadaşlar,umarım beğenmişsinizdir.