Tohumlar Nasıl Çiçek Açar?

Dünya ne yapsak daha güzel bir yer olurdu, hiç düşündünüz mü? Belki daha masum olmamız gerektiğini düşünmüşsünüzdür bunun için, belki kötülüğün yok olması gerektiğini. Dikkat ederseniz aklınıza gelecek fikirlerin çoğunluğu çocukların düşünme biçimiyle doğru orantılı ilerler. Bu da demek oluyor ki biraz daha çocuk kalmayı başarabilseydik dünya çok daha sevgi dolu bir yer olurdu. Çocuk tarafımızın canlı kalmasındaki en büyük rol ise çevremizdir, çevremizdekilerin bize karşı olan tutumlarıdır. Peki, etrafımızdaki sayısız çocuğun çevresi olduğumuzu düşünerek onların hayatlarını daha iyi bir hale getirmek ve çocukluğun zayıflık olmadığını göstermek için neler yapabiliriz? Onların haklarını korumak geleceği nasıl şekillendirir?

 

Öncelikle çocukların yaşam şartlarının iyi olması hayati önem taşıyan bir konu. Gönül isterdi ki tüm çocuklar gece sıcak evlerindeki rahat yataklarında uykuya dalabilsinler fakat günümüz dünyası ve fakirlik yüzünden bırakın sıcak evde uyumayı çocuklar çocuk yaşlarında çalışmak zorunda kalıyorlar. Okula gitmeleri, keşfetmeleri, araştırmaları gereken yaşlarda el kadar çocuklar dev gibi fabrikalarda, şantiyelerde iş yüküne maruz bırakılıyorlar. Yoğun çalışma şartları yetişkinlerde bile oldukça olumsuz etkiler gösterirken çocukların halini düşünebiliyor musunuz? Her gün kendinden ağır yükleri oradan oraya taşırken, sabah erkenden kalkıp yollarda canını hiçe sayarak mendil satmaya çalışırken çocuk kalınabilir mi? Okuldaki bir çocuk oyun oynar, koşturur, zıplar arkadaş edinir. İşte bu yüzden eğitim hakkı çok önemlidir. Okulda sadece matematik, Türkçe, fen öğretilmez; arkadaşlık, iyi bir insan olmak, paylaşmak da öğretilir.

Bana göre, ve umuyorum ki benim gibi düşünen birçok insan vardır, çocukları dinlemek ve onlara inanmak daha aydınlık bir gelecek için atabileceğimiz en büyük adımdır. Biliyorum, çocukların dediği her şeye inanmak çoğu zaman mantıksız bir yol gibi gelir insana ama bunun çocuk üzerinde bırakacağı etkiler azımsanamayacak kadar fazla. Mesela çoğumuz küçükken dolabımızın içinde veya yatağımızın altında yaşayan o devasa canavardan korkmuşuzdur ama ne zaman birine bundan bahsetsek bize saçmaladığımızı söylemiş ve bizi başından savmıştır. Halbuki bizim duygularımızı anlayabildiklerini belli etseler ve içimizi rahatlatacak davranışlar sergileselerdi bu kabusumuzdan çok daha kolay kurtulabilirdik. Ayrıca fark ettiyseniz bu örnek konu hakkında verebileceğimiz diğer örneklerin yanında çok masum ve hafif kalıyor. Şiddet gören çoğu çocuk insanlara anlatma girişimi hüsranla sonuçlandığı için zamanla içine kapanıyor, boyun eğmeye başlıyor ve “kaderini kabulleniyor”. Kaderini kabullenmek nasıl bir tabirdir, böyle kader mi olur? Kader; önüne geçebileceğimiz bir olgudur, bizim elimizde şekillenir. Ufacık çocuklara bunu mu reva görüyoruz gerçekten, nereye gitti bizim insanlığımız? Körü körüne inanın, çocuğun evini basın demiyorum ama bir çocuk bize kötü şeyler yaşadığından bahsediyorsa durup bir düşünmeli, olayı soruşturmalı ve harekete geçmeliyiz. Çocukların en temel hakkı olan yaşama hakkını riske atarak daha iyi bir gelecek bekleyemeyiz.

 

Tabii ki çocukların yetiştiği ortam kişilikleri üzerinde en önemli rolü oynar. Doğduğumuz an, serpilip yeşermeyi bekleyen bir tohum gibiyizdir. Tohumumuz az sulanırsa kurur, çok sulanırsa çürür. Gün geçer büyürüz, fidana dönüşürüz. Belki gövdemiz kendini taşımaya yeter değildir, desteğe ihtiyaç duyarız. Etrafımızdaki kişilerin, hele ki ailemizin, desteğine ihtiyaç duyarız. İstatistiklere baktığımız zaman mutlu bir hayat süren çoğu insanın mutlu bir çocukluk geçirdiğini görebiliriz. Çocuklara vicdanı, ahlakı, sevmeyi küçük yaşlarda öğretmeye başlamalıyız. Ne demiş atalarımız: Ağaç yaşken eğilir. Bebekler bile çevresindekilerin duygularını hissedebiliyor, çevresindekiler gerginse ağlamaya başlıyor. Tohumumuz daha ekildiği an ihmale maruz kalırsa, sevgi görmezse fidan olduğu günleri bile göremez, ölür. Çocukluğumuz tohumumuzdur, tamamen yetiştirenin insafına bırakılmış ama buna rağmen bir gün çiçek açabileceğine inancı olan bir tohum…

Özetlemek gerekirse; çocukların haklarını korumak, onların iyi bir ortamda büyüdüklerinden emin olmak, onlara vicdanlı ve merhametli olmayı öğretmek ve çocukların çocukluklarını yaşamalarına izin vermek daha iyi bir gelecek için atabileceğimiz en kritik adımlardır. Bir çocuk size onu üzen, rahatsız eden bir durumdan bahsettiğinde ciddiye alınmalıdır çünkü asıl hak ettiği muamele budur. Haklarını koruduğumuz bir çocuk güvende hissedecektir. Güvende hisseden bir çocuk genel anlamda mutlu ve huzurlu büyüyecektir. Mutlu ve huzurlu büyüyen bir çocuk kendisi gibi çocuklar yetiştirecektir. Bu döngünün kalıcılığını sağlayabildiğimiz gün, insanlığın en aydınlık yanıyla tanışmış olacağız. Çocukların türlü şiddetlere maruz kaldıkları, tabiri caizse köpek gibi çalıştırıldıkları, ciddiye alınmadıkları bu karanlık dönemden kurtulmak ve aydınlığa kavuşmak bizim elimizde; umarım bir gün hepimizin tohumları en güzel çiçeklere hayat verir.

(Visited 155 times, 1 visits today)