Oyun İncelemesi : To The Moon

Aslında bu oyun incelemesinden çok tanıtımı gibi bir yazı olacak; zira To the Moon, hakkında söyleyebileceğiniz en ufak şeyin potansiyel oyuncular açısından her şeyi yıkıp geçebileceği türden bir oyun. Ana karakterlerimiz işleri anıları yeniden yaratma yoluyla ölmek üzere olan insanların son arzularını yerine getirmek olan iki doktor, Neil Watts ve Eva Rosamund; ölmekte olan yaşlı bir adam, Johnny ve onun karısı, River.

Oyunun genel kurgusu hakkında bilgi verecek olursam; oyunun başlarında eve çeşitli güçlükler çekerek varan doktorlarımız Johnny‘yle ilk, Johnny‘nin en güncel anısında gerçekleşen karşılaşmalarında ona son isteğini sorduklarında Ay’a gitmek istediğini öğreniyorlar. Bir parça şaşkınlık elbette var; ama sonunda en azından deneyebileceklerine karar veriyorlar. Yalnız küçük bir sorun var: Johnny Ay’a gitmeyi neden bu kadar istediğini bilmiyor. Bunun üzerine doktorlarımız da bu arzunun altında yatan nedeni bulmak için geçmişe doğru küçük bir gezintiye çıkmaya karar veriyorlar. Bir anda çocukluğuna ulaşmaları mümkün değil, bu nedenle hayatının altı aşamasına pek çok küçük sıçrayışla tanık oluyoruz.

Oyunun en güzel yanı elbette hikayesi. Zaten yorumların çoğu bunun gerçekte bir oyundan çok interaktif bir hikaye olduğu yönünde ki bu yanlış bir bakış açısı da sayılmaz, zira oyunun oynanışında çok bir şey yok, sürekli bir tıklayarak karakterleri bir yerlere yönlendirme ve konuşma balonlarını geçme halindesiniz. Başlarda bu biraz sıkıyor ama olaylar ilerledikçe ve siz hikayenin içine girdikçe bu pek rahatsız etmemeye başlıyor. Yeterince ilerlediğinizde ise oyunu devam ettirenin siz olduğunu fark etmeyi bırakıyorsunuz zaten. Sonrası gözyaşları.

Hikaye hakkında söylemek istediğim çok şey var aslında; ama bir oyunun her şeyi mi spoiler olur. Oyunun en mükemmel özelliklerinden bahsedemeden oyun incelemesi yazmak ciddi şekilde zor. Öyle ki, Çok ciddi bütçelerle yapılan pek çok oyundan daha etkileyici bir kurgusu ve unutacağımı hiç sanmadığım bir sonu vardı. Zaten daha sonra oyunu bitirmekle yetinmeyip gittim pek çok YouTube kanalında saatlerce çeşitli oyuncuları izledim, o kadar kişi içinde ağlamayan iki ya da üç kişi vardı.

Oyundaki favori karakterim kesinlikle Neil. Kısaca özetleyecek olursam, en acayip sahnelerde en acayip şeyleri  yapan tuhaf karakterimiz olur kendileri. Oyundaki varlığı büyük ihtimalle kurgunun ağırlığını biraz mizah yoluyla hafifletmek ki bayağı da başarılı olmuşlar bu konuda, en gerildiğim sahnelerde bile tek bir kelimeyle beni kahkahalara boğduğu oldu. Eva ve diğer karakterler de gayet iyi yazılmıştı; ama hiçbiri Neil kadar iyi değildi benim için.

(Visited 215 times, 1 visits today)