Onunla tanışmanın bütün hayatımı değiştireceğini bilmiyordum. 25 yaşıma kadar sıradan bir insan olarak yaşayan ben, o gün onunla karşılaşınca bütün insanlardan farklı birine dönüştüm. O gün bugündür, insanlar benden korkuyordu.
Bu korkuya neden olan şey, o adamın bana verdiği güçtü. Bu güce sahip olduğum için insanların benden uzaklaştığını biliyordum. Bu yüzden o adam ve verdiği güçten nefret ediyordum. Fakat yapabileceğim bir şey yoktu. Ne kadar denersem deneyeyim güçten kurtulamıyordum. Zamanla daha iyi anladım. Eğer kurtulamıyorsam, gücü kendimin ve insanlığın yararına kullanmalıydım. Belki de o adam beni bu kirlenmiş dünyanın kurtarıcısı seçmişti. Ama bu gücün kaynağının ne olduğunu veya herhangi bir yan etkisi olup olmadığını bilmiyordum. Bu yüzden hala bazı şüphelerim vardı.
Başlarda bu gücü sadece köylülere gündelik işlerde yardım etmek için kullansam da, bu yöntem adeta onu heba etmekti. Bu yüzden suç oranının yüzde altmışa yakın olduğu büyükşehre gittim. Bu şehirdeki amacım polise yardımcı olup suç oranını azaltmaktı. İnsanüstü güçlerimin olduğunu bilen sadece köyde yaşayan insanlardı. Bu büyükşehirde şayet güçlerimin olduğu ortaya çıkarsa burada beni birtakım deneylere tabi tutabilirler veya daha kötüsü beni bir tehdit olarak algılayıp idam edebilirler. Bunun farkında olduğum için işimi gölgelerden halletmeye karar vermiştim. İlk olarak küçük suçlardan başlayarak kademe kademe yükselecektim.
Şehirdeki suçluların neredeyse hepsini etkisiz hale getirip polise teslim etmiştim. Lakin geriye birkaç tane suçlu kalmıştı ve onlar da büyük bir örgütün başı ve onun korumalarıydı. Suçluları temizlerken onun adamlarından çoğunu yakalamıştım. Bu nedenle eskisi kadar kudretli olmadığını sanıyordum. Onu küçümseyip bir plan yapmadan kaldığı üssüne gittim. Sonuçta insanüstü bir gücüm vardı. Fakat kimi yakalayacağımı bilmiyordum. Kimse daha önce yüzünü görmemişti. Fiziksel özellikleriyle ilgili tek bir veri bile yoktu. Ancak o adama yardım eden herkes kötü olduğu için hepsini etkisiz hale getirecektim. Oraya gittiğimde dışarıyı gözetleyen kimse yoktu. Sanki beni bekliyorlar gibiydi. İçeriye girdiğimde gözlerime inanamadım.
Oydu. Bana bu gücü veren adam. Bana böylesine büyük bir gücü veren adam kim bilir ne kadar güçlüydü. Bana benimle savaşma niyetinde olmadığını, sadece konuşmak istediğini söyledi. Savaşsam da kaybedeceğimi bildiğim için söyleyeceklerine kulak verdim. Bana bu dünyadan olmadığını, milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki bir gezegenden geldiğini söyledi. Ona inanmadım. Sonuçta bir insana tıpatıp benziyordu diye düşünceleri aklımdan geçirdikten sonra hemen şekil değiştirdi. “Bu benim gerçek vücudum. Güçlerim ise akıl okuyabilmek, ışınlanmak, uçmak, nesnelerin içinden geçmek, geleceği görmek ve sana verdiğim süper güç ve hız.” dedi. Bana neden bu gücü verdiğini sordum o da bana geleceği gördüğünü söyledi ve gücünü bu şekilde kullanacağını bildiğim için karşılaşacağımızı bildiğini söyledi. Artık inkar etmenin bir manası yoktu. Söylediği her şeyin doğru olduğunu biliyordum. Bir şeyi anlamamıştım ve bunu ona sordum. “Bu güçlere sahipsin, neden bunları kendin yapmayıp bana yaptırdın.” O bana gezegenindeki bir yasadan bahsetti. Bu yasada başka gezegenlerin içişlerine doğrudan karışılması yasaklanmıştı bu yüzden dolaylı olarak bana yaptırmıştı.
Her şey açıklığa kavuşmuştu. Ama gezegenindeki başka bir yasa ise bu gezegende yaşayan canlıların güçlerine sahip olan herhangi biri güçleri sahibine geri vermeliydi. Bu nedenle benden gücünü aldı ve gezegenine geri döndü. Bu gezegenin asıl amacı ise evrendeki bütün suçluları yok etmekti. Polis merkezine geri dönüp suçluların hepsini etkisiz hale getirdiğimi söylemem gülünç olurdu. Köyüme de geri dönemezdim. Bu yüzden eşyalarımı alıp dünyayı dolaşmaya çıktım.