Televizyon Karşısında

Çalıştığımız iş yerinden veya okuduğumuz okuldan eve geliyoruz, üstümüzü değiştiriyoruz, yemek masasına oturuyor ve televizyonu açıyoruz. Peki televizyonda ne görüyoruz? Hiç Şüphesiz haberleri. Peki bu haberler ne hakkında? Brezilya’da düzenlenen Rio şenlikleri değil tabii ki. Büyük ihtimalle son günlerde en çok gördüğümüz şey, bize çok da uzak olmayan ülkelerin içinde olduğu savaş. Bu savaşlar hiç bitmiyor. Biri bitse bile bir diğeri başlıyor. Hiç mi bitmeyecek bu anlaşmazlıklar? Bazı toplululuklar sadece kendilerini düşünmeyi bırakmazlarsa evet.

 

On dokuzuncu yüzyıldan beri ülkeler kendi çıkarları için başka ülkeleri sürekli sömürme çabası içinde. Bazense ülkeler kendi içinde iki guruba ayrılıyor. Sonuç olarak hepsinin bir çıkarı var ve bu isteğini elde etme arzusu yüzünden milyonlarca masum insan ölüyor. Peki bu ölümler, bu bölünmeler yaşanırken diğer ülkeler uyuyor mu? Körler ya da sağırlar mı? Hepsi de olanların farkında ama en az savaşı başlatanlar gibi onların da istekleri var. Avrupa birliği gibi büyük örgütler istese anında savaş alanına askeri birlikleri gönderip olaya el atabilir. Aynı birinci Dünya Savaşında Amerika’nın yaptığı gibi (yine onların bu savaşa el atmalarının ardında bir amaç olduğu gerçeğini asla inkar etmiyorum) ama maalesef yirmi birinci yüzyılda eline geçecek imkanları, kaynakları, paraları bir kenara bırakıp da savaş kurbanlarını düşünecek bir kurtuluş yok. Hepsi saatin içindeki guguk kuşu misali işlerine geldiği yerde yuvalarından çıkıp sahte barış sözcükleri ötüyor, saat geçtikten sonra ise miskin miskin yuvalarına çekiliyorlar.

 

Örneğin bir birey olarak ben bile bu olanlara göz yumamayacağımı düşündüğüm için iki senedir bazı marka içecekleri içmiyor, bazı restoranlarda yemek yemiyorum. Çünkü onların yaptığı bu katliama birazcık bile olsa maddi yardım yapmak istemiyorum. İnsanlar bilinçlendirilmeli, savaşın yaşandığı ortamın nasıl olduğunu ve barışa nasıl yardım edilebileceği anlatılmalı. Belki böylece dağın zirvesindeki kurum ve kuruluşlar kendi elde etmek istedikleri çıkarları ülkelerindeki vatandaşlarının istemediğini anlayabilirler.

 

Zannediyorum ki büyük topluluklar el ele verseler geleceğin umutlarına barut değil rengarenk çiçeklerin koktuğu bir gerçek verebilecekleri gerçeğinin farkında değil. Ben başka türlü düşünemiyorum yoksa hangi maddi çıkar yüzlerce insanın hayatından daha değerli olabilir?

 

Belki de yıllar, asırlar sonra sıra kendilerine geldiğinde ve diğer bir ülkeyi yağmalamasına göz yumdukları ülke namluları kendilerine yöneltildiğinde maddi olan her şeyin boş olduğunu anlayacak ve bu soruna kökten bir çözüm getirecek. İşte o zaman  bizler akşam eve döndüğümüz zaman televizyonu açtığımızda gençlerin başarılarını, insanların hayvanlara yaptığı yardımları veya düzenlenen şenlikleri görebileceğiz.

(Visited 67 times, 1 visits today)