Teknolojisiz bir günün nasıl olurdu acaba? Düşünsenize, sabahleyin kalkıyorsunuz, tanıdıklarınıza günaydın deyip kahvaltıya oturacakken, anneniz bir an durup ” Yumurta erimiş!” diye bağırıyor! Babanız o stresli anda bile bunun mantıklı bir açıklaması olduğunu düşünüyor. Sonra buzdolabından o minik tatlı civcivler çıkıyor. Çok tatlı! Bir kap su, azıcık ufalanmış ekmek ve oynaması için bir pinpon topuyla birlikte onları odanıza koyuyorsunuz. Buzdolabındaki her şey muhtemelen bozulduğu için siz de mecburen henüz bozulmamış konserve yiyeceklerle ve bir sürahi suyla idare ediyorsunuz. Normalde reçel, ekmek, omlet, gevrek, çay, portakal suyu, zeytin, domates, salatalık, peynir ve labne peynir olurdu sofranızda. Bu arada düşünmesi bile ağzımı sulandırdı… Neyse, sıkıcı, karın doyurmayan ve zihin açmayan kahvaltınızı yaptıktan sonra dişlerinizi fırçalıyorsunuz ve formanızı giyiyorsunuz. Sonra anneniz ve babanızı beklemeye başlıyorsunuz. Sonra ikisi de giyindi ve onlar işe, siz ise okula gittiniz. Kızlar sohbet edip zeka küpünü zekayla değil de, belli bir döndürme taktiğiyle çözerken, erkekler ise sınıfta deli gibi koşturup birbirlerinin sırasına çarpıp sıraların üzerindeki sulukları devirip sanki bu normal bir şeymiş gibi oyunlarına devam edip kahkaha atarak öğretmeni bekliyorlar. Öğretmen gelince siz de dahil herkes sırasının yanında öğretmene İstiklal Marşı’nda bayrağa bakarmış gibi ve çivi gibi dimdik bakıyorsunuz. Öğretmen selam verip oturabileceğinizi söylüyor ve herkes yerine oturuyor. Öğretmen hangi kitabı ve kaçıncı sayfasını açacağınızı söyleiyor. Öğretmen kitabın sayfasını tahtada görebilmek için ekranı açmayı deniyor ve hiç birşey olmuyor. İşte o andan sonra sadece sizin evinizdeki değil tüm şehirdeki teknolojinin çöktüğünü anlıyorsunuz… Sonra siz de dahil herkes evlerinde yaşadıkları olayları anlatıyor. Kimi kalorifer çalışmadığı için ısınamadığını, kimi ise tableti çalışmadığı için formasını giydikten sonra anne babasını beklerken tabletiyle vakit geçiremediğini, siz de buzdolabı çalışmadığı için omlet yerine birkaç tane şirin civciv elde ettiğinizi söylüyorsunuz. Yani anlayacağınız, TAHTASIZ DERS İŞLİYORSUNUZ! İşte bu 9-10 ders boyunca tekrar ediyor. Sonra, her zamanki gibi nöbete gidiyorsunuz. Daha önceleri nöbette genellikle Tom ve Jerry, Pembe Panter veya Mr. Bean gibi çizgi filmler açılırdı ama söylemiştim ya teknoloji yok! Çantanızdan çıkardığınız kitabı okurken anneniz ve babanız geliyor. Eve gider gitmez üstünüzü değiştirip yemeğinizi yiyor ve ödevlerinizi yapıp çantanızı hazırlıyorsunuz ve.. Sorumluluklarınızı bitirdiniz! İşte şimdi birşeyler izleyebilirsiniz! Televizyon başına geçtiniz ve kumandaya bastınız. Eee, hani çizgi film? Ah, tabi yaa… Teknoloji ÇÖKTÜ. Pehhh… Neyse, gidip civcivlerle oyun oynuyorsunuz. Civcivleri bir pamuk parçasına koyup üzerlerine bir bez örtüyorsunuz, bir masal kitabı alıp okuyorsunuz ve civcivler uyuyorlar. Sonra anne babanıza iyi geceler diyorsunuz ve gidip uyuyorsunuz…
İşte size teknolojisiz bir gün. Şimdikinden biraz farklı ama kesinlikle daha az sıkıcı…