Adımlarını yeni doğmuş bir tay gibi coşkuyla atıyor, arada bir durup ayak tabanlarını sevinçle
birbirine vurarak havada süzülen bir tüy gibi hafif ve narin şekilde birkaç dans hareketi
yapıyordu.
Güneş bugün farklı parıldıyor, çiçekler bugün bir başka kokuyordu. Kelebekler vals yapar gibi
ahenkle uçuşuyor, kuşlar havada sevinçli sayılabilecek bir görüntü oluşturuyordu. Ülke
sevinçliydi bugün, insanların gözleri uzun zamandır olmadığı kadar ışıltılıydı. Heyecan sadece
vatandaşlarda değil; hayvanlar, bitkiler hatta gökyüzünde bile vardı. Masmaviydi bugün
gökyüzü, yanından geçtiği ırmakların suyu berraktı, içindeki balıklar mutlu gruplar halinde
sürekli yer değiştirerek yüzüyorlardı.
O da mutluydu bugün hatta dokuz yıllık hayatında hiç bu kadar mutlu olduğunu
hatırlamıyordu. Henüz küçük bir çocuk olsa da acısıyla, sevinciyle, korkusuyla, öfkesiyle çok
şey görmüştü; erken büyümüştü. Yine de bundan dolayı üzgün değildi hatta gurur
duyuyordu kendisiyle. Özellikle bugün sadece kendisiyle değil etrafındaki herkesle gurur
duyuyor, koca ülkenin mutluluğunu o küçük kalbinde taşıyordu.
Kafasında türlü düşünceler, yüreğinde heyecanla köyüne ona göz açıp kapanıncaya kadar
kısa gelen bir sürede girmişti. Durdu, ses tellerini bu mutlu haberi sanki sadece köyüne değil
de tüm dünyaya duyurmak istiyormuş gibi gür bir ses çıkarabilmek için hazırladı ve var olan
tüm gücüyle köyün yollarında gördüğü her eve, insana “Cumhuriyet ilan ediliyor bugün, bu
vatan özgürleşiyor!” diyerek bu güzel haberi vermeye başladı. Bazı evlerde bu haber
radyodan çoktan alınmış olsa da küçük kızın ciğerlerini söküyormuşçasına bağrışı, umut dolu
sesi köy halkında heyecanı giderek arttırdı.
Küçük kız bir süre sonra köy ahalisini arkasına toplamış Cumhuriyet’in ilanının gerçekleşeceği
ve Paşa’nın konuşmasının dinlenileceği meydana götürmek için gelen arabalara biniyorlardı.
Cumhuriyetin başta kadınlar olmak üzere tüm insanlar için önemini biliyor ve gelecekteki
güzel günlerin hayalini kuruyordu. Cumhuriyet; özgürlüktü, gözlerdeki parıltıydı, acılarla
güçlenmiş bu halkın kalp atışlarıydı. Çevresindeki insanlara baktı, yüzlerini teker teker her
detayına kadar inceledi. Çoğunun sağlığı yerinde denemezdi, hatta bazıları savaşta uzvunu
kaybetmişti ama bunlar onların Cumhuriyet yolunda ilerlemelerini durdurmamıştı. Küçük
çocuklar vardı mesela, savaş zamanı okul harçlığını anne babalarına götüren, kıyafet dikmeyi
bilen hatta bazı yaralara ilk yardımla müdahale edebilen. Ağabey ve ablalara çekildi dikkati,
genç yaşta cepheye giden bu vatan aşığı gençlere baktı uzun uzun. Bazılarının sargıları hala
duruyordu, ablaların elleri kemikliydi, becerikliydi.
Şehir merkezine gelince meydanın yakınlarında arabalardan indiler. Birçok insan uzak
köylerden, kasabalardan gelmişti; her kesimden insan bugün tek bir amaç için buradaydı.
Meydana yaklaştıkça Paşa’nın kürsüye çoktan çıkmış olduğunu gördü, konuşmayı kaçırdığını
düşünerek korktu. Fakat hiçbir şey kaçırmamıştı, Paşa dikkatli ama gururlu gözlerle halkını
seyrediyordu. İçini sıcaklık kapladı. Ahaliyi arkasında bırakıp en önlere sıkışmaya çalıştı. O an
Paşa ile gözleri buluştu ama bu buluşma görünürde gözlerin olsa da kalplerin buluşmasıydı.
Paşa gülümsedi ve güzel sesi Cumhuriyet’i ilan etmek için meydanda yankılandı. Tüyleri
diken dikendi, etrafına bakındı. Tüm insanların gözlerinde aynı ışığı gördü sanki bu kadar
insan tek bir yürekti. O an anladı ki bu insanlar var oldukça Cumhuriyet hep bu gözler ve
kalplerde var olacaktı.