Bilge filozof Konfüçyüs’e “bir ülkeyi idare etmeye çağırılsaydınız, ilk iş olarak ne yapardınız?” diye sormuşlar. Konfüçyüs şöyle cevap vermiş: “Önce dili düzeltirdim çünkü dil düzgün olmazsa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi ifade edilemezse yapılması gerekenler iyi bir şekilde yapılamaz. Gereken yapılmayınca ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulunca adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa, halk güçsüzlük ve şaşkınlık içine düşer. Ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bu sebeple söylenilen sözü doğru söylemeli. Hiç bir şey dil kadar mühim değildir” demiş.
Konfüçyüs’ün M.Ö. 500’lü yıllarda savunmuş olduğu görüşün 2021 Türkiye’sinde ne kadar gerçek olduğunu hepimiz görebiliyoruz. Dünya’nın en eski ve zengin dillerinden biri olan Türkçemizin başta İngilizce olmak üzere çeşitli dillerin etkisinde kaldığı bir gerçektir. Teknolojinin hızlı gelişmesine bağlı olarak kullandığımız teknolojik aletlerin ve kavramların Türkçe karşılıklarının olmaması veya yabancı dille eğitimin artması bu anlamda dilimizi olumsuz etkilemektedir.
Ancak ülke olarak özenli davranarak bu olumsuzluğu yavaşlatmak kendi elimizde. Örneğin ilk uçuşunu yapan yerli helikopterimize Gökbey, yerli uçağımıza Hürkuş adlarının verilmesi güzel örneklerdir. Benim önerim ise ilk yerli üretim otomobilimiz olan togg projesine, matematikçi Cahit Arf’ın soyadının verilmesidir. Ayrıca günlük hayatımızda kullandıklarımızdan aklıma gelen ; “center” yerine “merkez”, “shop – center” yerine “alışveriş merkezi”, “cafe” yerine “pastahane” , “woow” yerine “aaaa” ünlemlerini ve sözcüklerini kullanmaya gayret etmek bile çok önemlidir. Hatta büyük şirketler adlarında, reklam ve tabelalarında Türkçe ifadeler kullanmaya büyük özen göstermelidir.
Uzmanlar dünya üzerinde yılda ortalama 24 dilin yok olduğunu belirtiyor. Hepimiz tehlikenin farkına varıp, bu konuda üzerimize düşeni yapmalıyız. Türkçemize sahip çıkalım…