Meydanda bir bankın üstünde oturmuş yeşil bir apartmanın bahçesindeki metrelerce fışkıran bir fıskiyeyi izliyordum fıskiye sadece doksan derece dönüyordu ama o kadar uzağa fışkırıyordu ki koca bir bahçeyi siyaret etmişti. Bir süre sonra fıskiye söndü, bende telefonumu çıkardım ve arkadaşımı aradım çünkü onun kardeşi bazı kaslarını kontrol edemiyor, kardeşinin durumunu öğrenmek için ve onunla buluşmak için aradım. Telefonu açınca ilk söylediğim kelime “Alo” kelimesiydi. Sonra konuya girdim ve ” N’ aber kardeşinin durumu nasıl?” diye sordum. Sözüm kesilir kesilmez ” İyi, ama geçen eline makası almıştı. Annem korkup o makası hemen aldı, ama bacaklarının her tarafı kan içindeydi, bu çok korkunçtu!” dedi. Ben bir şey diyemeden o ” Neyse ki sadece bir yeri çizilmiş ve ondan akan kanı yaymış. ” dedi. İçim birden rahatladı ve ona ” Durumuna bakmaya gidebilir miyim? ” dedim. Arkadaşım “Tabi ki ” dedi.
İlk önce eve uğrayıp eşyalarımı hazırladım. Arkadaşlarıma gitmek üzere arabaya bindim ve en sevdiğim ” The language of jazz music ” adlı şarkıyı dinlemeye başladım. Araba çok sıcaktı bu yüzden montumu çıkarmak istedim, ama çok üşendim, bu durum beni çok gıcık etti. Neyse ki evim onların evine çok yakındı bundan dolayı çabuk geldim. Kapıyı tıklattım ve içeri girdim arkadaşımın kardeşine ” merhaba ” dedim. O bana karşılık olarak sert bir tokat ve tekme attı. Ben sinirlendim ve odadan çıktım ve kapıyı dinledim. Arkadaşım hadi yemek yiyelim dedi. Bir süre sonra annesi “ahh parmağım! ” dedi. İçeri girdim ve annesine baktım. Annesinin bir parmağını arkadaşımın kardeşi kesmişti. Evden hemen kaçtım. Durumu gittikçe kötüleşiyordu. Bir sonraki gün arkadaşım evime geldi. Ama arkadaşım konuşamıyordu ve boynunda sargı vardı. Bir kağıda ” O benim ses tellerimi kesti ” yazdı. Ve anladım ki arkadaşımın kardeşi artık büyük bir tehlike idi. Bir hafta boyunca sokaktaki masum insanları cezalandırıyor onların ellerini ya da parmaklarını kesiyordu. Çocuk haberlere bile çıktı. Bir haftanın sonunda artık New York’u cehenneme döndürmüştü. Elime bir iyileştirici serum aldım ve uzun iğneli şırıngaya boşalttım ama o iğneden korkuyordu. Ona iğneyi batırdım ve şu cümleyi söyledim. “Üzgünüm bunu yapmak zorundaydım. “