Tartarusun Kapıları

Of, evde geçen bir gün daha ve ben hala bir şey yapmadım! Baştan anlatayım, aylardır global bir pandemi ile uğraşıyoruz ama hala bir aşı geliştirilemedi. Dolayısıyla insanlar aşı geliştirilene kadar evlerine kapanmak zorunda kaldı. Bu aslında beni çok rahatsız etmiyor çünkü evimiz hayatı sığdırabilmek için yeterince büyük. Yaşadığım bölgedeki tüm evler büyük ve kullanışlı olmalı, malum bura 6 ay gece 6 ay gündüz oluyor ve yılın her mevsimi kar yağıyor. Yani evlerimiz ne kadar gelişmiş ise biz de o kadar sıcak yaşıyoruz. Nerede yaşadığımı merak ediyor olabilirsiniz, ben Kanada’nın Nunavut bölgesinde yaşamımı sürdürüyorum.
Bunları yazarken bile çok üşüyorum. Anneme havanın neden bu kadar soğuk olduğunu sorduğumda bilmediğini söyledi. Hemen gidip kontrol ettiğimde ısıtıcıyı açmayı unuttuğumu gördüm. Bodruma inip açmayı düşündüm, her ne kadar bodrumun karanlığından korksam da bunu yapmam gerekiyordu. Korkumla yüzleşip bir çırpıda düğmeye basıp geldim. Hayal ettiğim gibi ürkütücü değildi ama korkuyorum, ne yapabilirim ki? Neyse, saat geç oldu artık uyumalıyım. Uyumadan önce merak edip dışarıdaki karanlığa baktım. Kar atıştırıyordu. Umarım çok fazla yağmaz yoksa çatıyı temizlemek zorunda kalacağım.


5 dakika daha uyusam ne olacaktı sanki, diye söylendim kendi kendime. Kalkıp kahvaltı etmeliyim, derse geç kalmak istemiyorum sonuçta. Acaba kar ne kadar yağdı düşüncesiyle yatağımdan çıkıp pencereye doğru yürüdüm. Gördüğüm manzara beni şok etti, ben uyurken kar neredeyse benim boyuma gelmişti! Bir koşuda alt kata inip Husky cinsi köpeğime mamasını verdim. Bu benim sorumluluğum çünkü babam bir pilot ve birkaç ayda bir buraya gelmek durumunda, annem ise başka eyaletlerde çalışmak zorunda kalıyor ve yarın da Alaska’da başka bir araştırmaya katılacağı için ben uyanmadan önce yola çıktı.

       Fındık mamasını yerken kapıdan bir ses duyuldu, gidip açtığımda hiçbir şey yoktu. Tekrar çalınca koşarak açıp baktım, önümde bir geyik duruyordu. Birkaç dakika bakıştık, sonunda korkup kapıyı kapatmaya çalıştım. Araya kafasını koydu, ağzını gösterdiğinde orada bir mektup olduğunu gördüm. Neden ve nasıl olduğunu bilmiyordum ama ordaydı işte. Mektubu nazikçe alıp okumaya başladım, ilk başta annemden yada babamdan olduğunu düşünmüştüm ama onların yazısı böyle değildi. Sesli bir şekilde okudum, “Artık çok geç. ‘Girilmez!’ Yazan kapıyı ardına kadar açmış bulundum. Bunu yapmamalıydım.” Bunun ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Geyik bana burnuyla paspasın altını işaret edince oraya baktım. Bir mektup daha vardı. “Hemen buraya gelmelisin, o burada. Onu etkisiz hale getirmeliyiz yoksa tek şansımız Tartarusun Kapıları’nı açmak olur.” mektup Alaska’dan gönderilmişti. Cevap vermeyeceğini bildiğim halde geyiğe bunun ne olduğunu sordum. Beynimde bir yankı duydum “Alaska’ya gidip onu durdurmalıyız.” Tamam, geyiğin telepati ile konuşmasını bile anladım. Ama, Alaska’ya nasıl gidecektik ki. Bir yankı daha belirdi “Ben götüreceğim” bunu dediği gibi beyaz bir ışık parladı ve farklı bir yere gittim. Işınlandığıma inanamıyorum! Geyiğin son sözleri ise “onu” durdurmam gerektiği oldu. Nasıl yapacağımı bilmiyorum, ama bir planım var…

(Visited 70 times, 1 visits today)