Türkiye’nin en kalabalık, en zengin, en sevilen ve ilgi gören ve tarihiyle kapılarını bütün dünyaya açan şehri; İstanbul’um ben. Türkiye’nin kalesiyim adeta. Yıkılırsam neredeyse bütün ülke yıkılır, kaybedilirsem bütün ülke kaybedilir. Fakat bunu sadece savaş anlamında görmeyin. Her konu için bu böyledir.
Her yıl milyonlarca turist gelir beni görmeye. İçimde bulunan tarihi eserler, geçmişi anlatan müzeler ve doğal güzelliğim sayesinde oluyor bu. Farklı ülkelerden gelen insanların sebebiyle de ülkenin turizm gelirinin büyük bir bölümünü karşılarım. Fakat hem yurt dışından gelenler hem Türkiye’deki farklı şehirlerden gelenler hem de burada yaşayan insanlar sebebiyle de büyük bir kalabalık söz konusudur. Hatta o kadar kalabalık bir şehrim ki ben bazı ülkelerin nüfusları benden çok daha azdır. Ama onlar ülke, ben şehrim. Düşününce ne kadar acayip değil mi?
Fakat bu kalabalık bazı insanlar farkında olmasa da büyük doğa olaylarına sebep olacak. Hatta başladı bile. Bu kadar çok araba, bunun sonucunda da oluşan trafik, ve fabrika kullanımının hem hava kirliliğinin hem de küresel ısınmanın oluşumunun en büyük etkenleri. Sadece bununla da kalmıyor tabii ki. Bilim insanları bu kadar çok bina yapılmasının, ne kadar kötü ki, çok büyük bir depreme yol açacağını söylüyor. Maalesef ki insanlar bunun farkında olmayıp hala yeni yapılar inşa etmeye devam ediyorlar. Ama en kısa zamanda önlem alınmazsa oluşacak olan bu deprem içimdeki bütün tarihi ve doğal güzelliği yok edecek. Sadece bunlarla da kalmayacak. Ülke çok büyük sıkıntılara girecek. Çünkü Türkiye için önemli bütün şirketler ve iş kurumları benim içimde ya da bana bağlı olarak çalışıyor. Yani bu iş kurumlarının da binaları yıkılırsa insanlar için çok kötü ve büyük etkileri olacaktır. Kısacası çok yakında gerçekleşme ihtimali olan bu deprem için insanlar en kısa zamanda önlem almalılar.Yoksa her şey için çok geç olabilir.
Ne kadar çok kalabalık ve ne kadar çok trafik olsa da insanların beni gelip gezmeleri, tarihi öğrenmeleri beni aslında çok mutlu ediyor. Onların yeni bilgiler edinmesi, geçmişte yaşayan atalarını öğrenmeleri ve onlar hakkında bilgi edinmeleri çok güzel bir şey. Sadece Türkler için değil diğer ülkelerden gelen insanlarında Türk tarihini öğrenmeleri çok güzel. Ne de olsa gezerek öğrenmek okuyarak öğrenmekten daha etkilidir her zaman. Fakat insanların unutmaması gereken bir bilgi varsa eğer gezerken doğaya, çevreye zarar vermediklerinden emin olmalılar. Gelecek nesillerin de onların yaşadığı bu güzel duyguyu yaşamaları için sadece bana değil bütün dünyaya iyi bakmalılar.