Sonunda o dahiyane icat hazırdı. Son ayarlamaları yapıyordu Albert. Herkesin “Çalışmayacak,” dediği icat nihayet çalışacaktı. Hakkında fikir sahibi olan herkesi haksız çıkaracaktı. Sonunda bir işe yaradığını düşünen Albert, yapacağı şeyin ne kadar yanlış olduğunu bilmiyordu. Albert’ın icadı, aslında kısaca bir zaman makinesiydi. Geçmişe gidip istediği olayı değiştirebiliyordu. Onun değiştireceği olay ise Hitler’in suikastı olacaktı. Bu sayede milyonlarca insan hayatta kalacaktı. Albert, zaman makinesini hazırlamaya başladı. Bu icat, gelecekte iyi ya da kötü birçok şeyi değiştirecekti; ancak Albert’ın hiçbir şeyden haberi yoktu.
Albert, zaman makinesini 28 Ocak 1933 tarihine ayarladı. Bu tarih çok önemliydi çünkü Albert’ın düzenlemesi gereken suikastın tamamlanması için sadece iki günü vardı. 30 Ocak 1933’te Hitler’in şansölye olmasıyla Alman İmparatorluğu, “nasyonal sosyalist Führer devleti” sistemine geçecek ve işi neredeyse imkânsızlaşacaktı. Albert, makineyi kurmuştu ve her an geçmişe gidebilirdi. 3, 2, 1 ve puf! Albert, 1933 Almanya’sındaydı. Helmut Mylius adlı bir adamla tanıştı. Tanıştığı adam, tam anlamıyla Hitler nefretiyle büyümüş biriydi. Albert her şeyi planlamıştı. O gün, Hitler Köln’de seçim konuşması yapacaktı. Tam konuşmasının ortasında keskin nişancı onu vuracaktı. Mylius ise bu plana dünden hazırdı. Hemen bağlantılarıyla iletişime geçerek planı hayata geçirdi. Hitler, konuşmasının ortasında vuruldu. Albert hemen kendi zamanına geri döndü ve neler olduğunu görmek istedi.
Albert, hemen eline bir telefon aldı ve II. Dünya Savaşı’nı arattı. İnternette ise böyle bir bilgi bulunamazdı. Albert çok mutlu oldu. Ertesi gün okuluna gitti ve gördü ki birçok arkadaşı okulda yoktu. Hocasına bu durumun sebebini sordu. Öğretmeni, hepsinin sanayide çalıştığını söyledi. Albert ise çocuk haklarını savundu. Öğretmeni ise çocuk haklarının ne olduğunu sordu. Albert, öğretmenini anlayamadı ve eve geri döndü. Ardından internette çocuk haklarını araştırırken fark etti ki Birleşmiş Milletler (UN) kurulmamıştı. Birleşmiş Milletler olmayınca da haliyle çocuk hakları hiçbir ülkede imzalanmamıştı.
Albert, tarihin akışını değiştirdiğini düşündüğü o an, kazandığı zaferin bedelini anlamaya başladı. II. Dünya Savaşı’nı engellemişti; ancak bunun insanlık tarihine yansıyan etkileri felaket olmuştu. Birleşmiş Milletler’in yokluğu, sadece çocuk haklarını değil, insan haklarının genel kabulünü de ortadan kaldırmıştı. Savaş sonrası dünya düzeni tamamen değişmişti. Uluslararası işbirlikleri, diplomasi ve barış süreçleri yerini daha kaotik ve güvensiz bir dünyaya bırakmıştı. Albert, her ne kadar Hitler’in ölümünü sağlamış olsa da dünya, çok daha karanlık ve kontrolsüz bir yöne savrulmuştu. Gelecek, onun hayal ettiğinden çok daha karanlıktı; artık geri dönüp hatasını düzeltmenin bir yolu da yoktu. Zaman makinesinin mucidi, tarih karşısında kendi sorumluluğunun ağırlığını nihayet hissetmişti.