Biliyoruz ki kadına verilen değer eskiye nazaran günümüzde artış göstermiştir. Kadın figürü hep zayıf, vasıfsız ve erkek figüründen daha önemsiz görülmüştür. Bu görüş zamanında asla karşı çıkılmamış ve kadınların başarıları çoğunlukla göz ardı edilmiştir. Ama kimse bilmiyor ki birçok erkeğin başarısının ardında kadınların, eşlerinin olduğunu. Tarihin akışını değiştiren, ilklere imza atan birçok kadın olmuştur. Örneğin Hürrem Sultan. Ukrayna’dan İstanbul’a getirilen bu kadın yaşadığı sarayda söz hakkına sahip olmuş ve devlet işlerinde etkin rol oynamıştır. Bir diğer örneğimiz Rahibe Teresa. Bu kadın, bu anne Katolik dünyasının en kutsal insanı olarak kabul edilmiş ve kendi elleri ile Kalküta’da 1000 kişinin hayatını kurtarmıştır. Bunları yaparken de “İnsanları yargılarsam onları sevmeye zamanım kalmaz.” demiş ve bu sözü ile anılır hale gelmiştir. Birçoğunuzun bilmediği diğer isim ise Boudicca. Boudicca’nın kocadı Britanya adasının en önemli klanlarından birinin başındaydı. Kocasının ölümünden sonra da Romalılar Boudicca’nın ülkesinin büyük bir yıkıma sürüklemişlerdir. Bunun üzerine, bu yıkıma karşı duran ve bütün klanları bir araya getiren Boudicca direnişin sembolü olmuştur. Beni en derinden etkileyen olaylardan birinin baş kahramanı, Anne Frank. Anne, daha çocuk yaşındayken başladığı o berbat, cehennem hayatında bile bir umut aramıştır. Almanya’daki Yahudi Soykırımı’nın simge isimlerinden biri olan Anne bir savaşın, katliamın ortasında doğdu. Adolf Hitler’in Hollanda’ya girmesi üzerine Almanya’da olduğu gibi burada da Yahudilere çeşitli kısıtlamalar getirildi. Anne, bir süre sonra sadece Yahudilerin okuduğu okula gitmeye başladı. Orada Namette adında bir kızla tanıştı. Zamanla en yakın arkadaş oldular. Anne, 13. yaş gününde bir adet ajanda aldı. Ve bu ajanda onun her şeyi haline geldi. O dönemde yaşadığı sıkıntıları, acıları bütün detaylarıyla anlattı. Küçük bir odada uzun zaman boyunca kaldı. Ve o süre zarfı boyunca Anne, korkularını, yaşadıklarını ve en önemlisi umutlarını yazdı. 22 Haziran 1942 tarihli sayfasında şöyle diyordu:
“Hatıra defteri tutmak benim gibi biri için tuhaf bir duygu. Yalnızca daha önce hiç yazmadığımdan değil. İleride ben de dahil hiç kimse on üç yaşında bir kızın içinden geçenlerle ilgilenmeyecekmiş gibi geliyor. Ama aslında bunun hiçbir önemi yok, ben yazmak ve daha da önemlisi kalbimden geçen bir sürü şeyi ortaya dökmek istiyorum. Ellerimi başıma dayadığım ve tembellikten dışarı mı çıksam, evde mi kalsam bilemediğim, sonuçta aynı yerde pinekleyip kaldığım hafif melankolik günlerimden birinde canım sıkıldığında ‘Kâğıt insanlardan daha sabırlıdır, sözü içime işledi”.
Anne çok hayale sahipti. Ama bunları gerçekleştiremeden, savaşın bu facianın bitimine 2 yıl kala bu dünyaya gözlerini kapattı. Savaşın bitmesi üzerine Nanette üniversiteleri gezerek derslerde bu konuyu anlattı. Bu olayı bence tarihe iz bırakan bir olaydır. Anne’nin o küçük yaşında yaşadıkları akla hayale sığmaz şeylerdir.
Kaynak: https://www.ensonhaber.com/anne-frank-kimdir.html https://onedio.com/haber/tarihin-akisini-degistiren-20-kadin-262433