Zaman makinesi nihayet hazırdı. Yılların emeği, binlerce saatlik çalışma ve sayısız denemenin ardından, tarihî bir yolculuğa çıkmaya hazırdım. Gideceğim tarih belliydi: 19 Mayıs 1919. Yer: Samsun. Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında olmak ve Milli Mücadele’nin başlangıcına tanıklık etmek istiyordum.
Makineye bindim, tarih ve konum bilgilerini girdim. Birkaç saniye süren titreşim ve ışık patlamasının ardından kendimi Samsun limanında buldum. Karadeniz’in tuzlu havası yüzüme çarparken, etrafta bir hareketlilik ve heyecan gözlemliyordum. Halk, umut ve belirsizlikle dolu bakışlarla sahile doğru yönelmişti. Sabahın erken saatlerinde Samsun limanı, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını karşılamak için toplanan halkın heyecanlı mırıltılarıyla çınlıyordu. İstanbul’dan gelen bu kararlı subayın, vatanın içine düştüğü zor durumdan kurtuluşun anahtarı olacağını hissediyordu.
Mustafa Kemal, askeri üniforması içinde, gözlerindeki kararlılık ve inançla kalabalığın arasından ilerliyordu. Her adımında, halkın yüreğine umut ve cesaret tohumları ekiyordu. O gün, Mustafa Kemal sadece bir komutan değil, aynı zamanda milletin bağrından kopan bir evlat olarak halkın karşısına çıkmıştı. Limanda toplanan insanlar, onun etrafında bir çember oluşturmuş, merak ve heyecan dolu gözlerle bekliyordu. Mustafa Kemal’in bakışları, bir milletin bağımsızlık mücadelesine olan inancını ve azmini yansıtıyordu. İlk adımını attığında, Samsun’un toprağına değil, Türk milletinin kalbine de sağlam bir adım atmış oldu.
Onu görmek, onun yanında olmak tarifsiz bir duyguydu. Mustafa Kemal, güçlü ve kararlı bakışlarıyla çevresine güven ve cesaret aşılıyordu. Konuşmasına başladığında, herkes dikkat kesilmişti. Yürekten gelen sesiyle, vatanın işgal altında olduğunu, ancak Türk milletinin asla boyun eğmeyeceğini vurguluyordu. Bağımsızlık ve özgürlüğün, her karış toprağın, her bir ferdin hakkı olduğunu belirtti. Onun sözleri, halkın kalbinde bir ateş gibi yanıyordu. Her kelimesi, milli duyguların alevlenmesine, vatan sevgisinin doruklara ulaşmasına neden oluyordu.
O an, tarihin dönüm noktalarından birine tanıklık ettiğimi biliyordum. Bir milletin yeniden doğuşuna, küllerinden yükselişine şahit oluyordum. Mustafa Kemal’in yanına gidip elini sıktım. Göz göze geldik ve bana minnettarlıkla baktı. O an anladım ki, bu yolculuk sadece bir zaman yolculuğu değildi. Aynı zamanda milli duyguların, vatan sevgisinin ve bağımsızlık ateşinin bir sembolüydü.
Mustafa Kemal’in sözleri, milli mücadelenin başlangıcının sembolüydü. “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır,” diyordu. Bu söz, o gün Samsun’da yankılanırken, aslında tüm Anadolu’nun bağrında bir umut meşalesi yakıyordu. Herkesin gözlerinde parlayan inanç, milli mücadelenin başlangıcının yolunu aydınlatıyordu.
Bu deneyim, hayatımın en unutulmaz anılarından biri olarak kalacak. 19 Mayıs 1919, sadece bir tarihten ibaret değildi. O gün, Samsun’da atılan adım, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük yolunda attığı ilk adımdı. Mustafa Kemal Atatürk, o gün bir milletin kaderini değiştirecek olan lider olarak tarih sahnesine çıkmıştı. Onun cesareti, kararlılığı ve inancı, Türk milletinin kalbine işleyen en büyük miraslardan biri olarak nesilden nesile aktarılacaktı. Samsun’da, 19 Mayıs 1919’da, bir milletin yeniden doğuşunun başlangıcına tanıklık etmek, her Türk’ün kalbinde gurur ve minnetle anılacak bir anı olarak kalacaktı.