Tarihe Yolculuk

Bir gün gözlerimi açtığımda M.Ö. 5000 yılında olduğumu fark ettim. Çevreme baktığımda bazı insanlar taşlardan araç gereçler yapıyorlardı ve kendilerini ısıtmak için taşları birbirlerine sürterek ateş yakmaya çalışıyorlardı. Sağıma baktığımda çocuklar taşlarla toprağa yazı yazıyorlardı, çocukların üstlerinde hayvan postundan yapılmış giysiler vardı. Soluma baktığımda anneler büyük kazanlar içinde yemek pişiriyorlardı. Oysa ki, annem hiç ateş yakmaz, her zaman ocağın üstünde yemek pişirir. O sırada bir ses duydum. Dönüp baktığımda babalar avdan dönüyordu. Avladıkları geyikleri sırtlamışlardı. Birden babam gözümün önüne gelldi. Babamın eve sırtında bir geyikle geldiğini düşününce gülmeye başladım.

Her şey o kadar tuhaftı ki günümüze hiç benzemiyordu. Etrafta ne bir okul, ne bir hastane ne de market vardı. Kimsenin okuyacağı bir kitabı ya da yazı yazacağı bir defteri yoktu. Bütün yazılar taşların üstündeydi. Ben kendimi anlatmak için resimlerimi resim defterime ya da tuvalime yaparken onlar ise mağara duvarlarına resim çiziyorlardı. Bu resimlerle yaşadıkları zorlukları figürlerle ifade ediyorlardı. Bu beni çok etkilemişti. Yaşadığım çağdan çok farklıydı. Kendimi hiç buraya ait hissetmiyordum. Annemi, babamı, arkadaşlarımı çok özlemiştim.

O sırada omzuma bir elin dokunduğunu hissetim. Gözlerimi açtığımda annem karşımdaydı. Her şeyin bir rüya olduğunu fark ettim. Anneme rüyamı anlattıgımda güldü ve bir gün önce gittiğimiz Anadolu Medeniyetleri Müzesinden etkilendiğimi söyledi. Sanırım ben yaşadığım zamanda çok mutluyum.

(Visited 50 times, 1 visits today)