Eğer zaman makinem olsaydı, görmek istediğim çok tarihi olay gitmek istediğim pek çok yer olurdu. Osmanlının kuruluşu, Hitler’in konuşmaları Antik Çağ Uygarlıkları… Fakat şöyle bir düşününce, sanırım en çok görmek isteyeceğim olay cumhuriyetin ilanı olacaktır. Türk mileti için bu denli önemli bir gün yalnızca fotoğraflarla değil, bizzat kanlı canlı görmeyi çok isterdim. Ata’mı görme isteğimin de bu seçimi yapmamda oldukça büyük bir etkisi var. Her şeyden daha çok merak ettiğim şey ise insanların ne kadar büyük bir olaya tanıklık ettiklerinin farkında olup olmadıkları. Bazen anı yaşarken aslında ne kadar önemli şeyler yaşadığımızı kaçırıp fark edemeyebiliyoruz, acaba Atatürk, cumhuriyeti ilan ederken orada olanlar için de durum bu şekilde miydi?
Atatürkün sesini duyabildiğimiz ses kaydı/video sayısı epey az, olanlarda ise sesleri algılaması çok güç. Sesi gerçek hayatta nasıldı bunu öğrenmeyi çok isterdim. Milyonlarca insanı tek konuşmasıyla örgütleyen, insana daima umut veren o ses nasıldı, parlak zekası ve hitabe kabiliyeti ile bilinen Atatürk gerçekte nasıl konuşuyordu, bunlar hep merak ettiğim şeyler. Gitme imkanım olsaydı, muhtemelen gidip o dönemin kıyafetlerini giyer, konuşmayı dinleyebileceğim en yakına kurulurdum. Tüm olanları kamerama kaydetmeyi de çok isterdim lakin böyle bir şeyin mümkün olacağını pek sanmıyorum. Yine de, belki oradaki analog kameralar ile fotoğrafımı çekerdi birileri ve neredeyse 100 yıldır içinde olmadığım fotoğraf karesinin içine ışınlanırdım. İnsanlar, özellikle ailem o fotoğrafları her gördüklerinde şaşırır ve 100 yıl önce bana çok benzeyen başka birilerinin yaşadığını iddia ederlerdi. Kim bilir bu detay belki de bazı insanların zaman yolcuları teorilerini güçlendirirdi, neticesinde günümüzde bunun pek çok örneği var. Yakalanmamak için ortama olabildiğim kadar adapte olmam gerekebilirdi. Böyle anlattığım zaman aklıma Pera Palas’ta Gece Yarısı isimli yeni dizi geliyor. Kendisini henüz izlememiş olsam da konusunun Atatürk dönemine zamanda yolculuk olduğuna hakimim. Oradan aklımda kalan bir sahne ise başrolün Atatürk’e sarıldığı sahne. Benim böyle bir şeyi yapmaya şansım olur muydu pek emin olamıyorum fakat eğer olursa bunu seve seve kullanacağımı belirtmek isterim. Tüm o gördüklerimden sonra muhtemelen eve ve kendi zamanıma geri dönmek istemem çünkü bana kalırsa Türkiye’nin en güzel dönemi Cumhuriyetin ilk yıllarıymış. Her şeyden öte, kendim için sık sık eski bir ruh tabirini kullanırım. Biraz daha açmam gerekirse, kendimi geçmiş dönemlere daha ait hissediyorum ve o dönemde kalmak benim için bir sorun teşkil etmeyecektir. Elbette ki her şey kafamda romantize ettiğim gibi olmaz fakat yine de…
Tüm bunlar iyi, hoş ama bana ”Sence zaman yolculuğu mümkün mü?” derseniz cevabım maalesef ki hayır olacaktır. Buna rağmen, eğer böyle bir imkanı yakalarsam bunu bu şekilde kullanır ve muhtemelen kimse ile yaşadığım deneyimi paylaşmazdım.