Çok eski zamanlardan bu yana birçok toplum kadınları önemsememiş, onları yok saymışlardır. Örnek verecek olursak Osmanlıda kadınlara karşı bir sürü yasak vardı. Mesela 1453’de İstanbul’un fethinden, l9092. Abdülhamit devri sonlarına kadar, yani 456 yıl kadınların erkeklerle beraber kayığa binmeleri yasaklar listesinin başında yer alıyordu. 25’inci Osmanlı Sultanı 3. Osman tahta çıkması ile birlikte bir ferman yayınlandı. Padişahın sokağa çıktığı üç gün boyunca, kadınların süslenerek dışarı çıkması yasaklandı. l573 yılında kadınların kaymakçı dükkanlarına girmesine izin verilmiyordu.
Lale devrinde dar feracelerin giyilmesi yasaklandı. Ayrıca gösterişli uzun yakaların, yemenilerin, kurdelelerin kullanılmasına yasak getirildi. l725 yılında ise kadınların yemeni ile sokağa çıkmalarına izin verilmedi. Süslü ve büyük başörtüsü kullanan kadınların, elbiselerinin yırtılacağı ve bu tür elbiseler diken terzilerin de sürüleceği karar alındı. l752’de kadınların sevgilileri ile buluşmalarını önlemek için, mesire yerlerine gitmeleri engellendi. l870 yılında açılan kız öğretmen okulunda, on yaşından büyük kızlara erkek öğretmenlerin ders vermesi yasaklandı…
Ve daha saymakla bitmeyecek onlarca yasaklar konuldu. Bu geri kafalı ve cahilce olan düşünce yapısını günümüzde sık sık görmesek de maalesef bazı topluluklar hala bu ataerkil düşünce yapısını savunuyorlar. Oysa farkında değiller ki kadınlar olmasa onlar şu an hayatta olmayacaklardı, doğmayacaklardı. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Dünyada her şey kadının eseridir.” Kadınları bu denli küçük gören ve aşağılayan topluluklar en sonunda yok olmalı bence çünkü herkes eşit ve erkeklerin ne hakları varsa kadınların da o haklara sahip olması kaçınılmaz bir gereksinim.
Bazı kesimler de kadınların kendi başlarına yetersiz olduğunu ve yanında bir erkek olmadığı sürece kadının kadın olmayacağını ileri sürerler. Ben bu düşünceyi de desteklemiyorum ve “Balığın bisiklete ihtiyacı ne kadarsa kadının erkeğe ihtiyacı da o kadardır” sözünün tamamıyla arkasındayım.
Çok da uzun zaman önce değil eski Türk toplumu , kadınları sadece evde bir obje gibi görürdü, onların sadece kendilerine yemek pişirmelerini, çay yapmalarını kısacası erkeklere hizmet etmek için var olduklarını düşünürlerdi. Bunu da birçok eski Türk romanlarında görürüz. Kadınlar çalışamaz evde oturur ve bir erkek olmadan asla o ev geçinmezdi. Hatta Sabahattin Ali’nin yazdığı “Kuyucaklı Yusuf” adlı kitabında da bu gibi örneklere sıklıkla rastlarız. Bir evin erkeksiz kalınca o evdeki kadınların bir utanç meselesi haline geldikleri anlatılırdı . Bunun asıl nedeniyse sadece erkeklerin eve gelir getirebilmesi idi.
Oysaki kadınlar tek başlarına da bir eve gelir getirebilirler günümüzde olduğu gibi. Konu sadece maddiyat da değil elbet. Bir kadın belki bir erkek kadar güçlü değildir ama o da kendini koruyabilir. Kısacası bir kadın tek başına da yeterlidir. Yanında bir erkek olmadan da kadın kadındır.
“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” -Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk-
Kaynakça -https://www.hurriyet.com.tr/osmanlida-kadinlara-yonelik-ilginc-yasaklar-10799489