Yıl 1881, Osmanlı Devleti ’nin , bir zamanlar 3 kıtaya hakim olan, en gerilemiş ve yıkılmak üzere olduğu bir dönemde Selanik şehrinde orta halli bir ailenin çocuğu olarak doğdu “KÜÇÜK Mustafa”. Ne yazık ki Babası Ali Rıza Efendi onun ileride ne kadar büyük bir lider olacağından habersiz, Mustafa 7 yaşındayken vefat etmişti. Mustafa’nın tek kaybı değildi bu, doğumundan önce ve sonra toplam 3 kardeşini kaybetmişti ama buna rağmen asla umudunu kaybetmemiş ve içindeki yaşama sevinciyle birlikte yaşamaya devam ediyordu.
Osmanlı’nın batı devletlerince “Sick Man” (Hasta Adam) olarak anılıp her geçen gün topraklarını kaybetmesine o da üzülüyordu ve çoğu yaşıtı “Nasıl boş gezerim?” diye düşünürken o “Osmanlı’yı bulunduğu durumdan nasıl kurtarabilirim?” diye düşünüyordu. Ortaokul zamanı geldiğinde mahallesinde oturan ve askeri ortaokula giden bir arkadaşına, askerliğe ve üniformaya hayran kaldığı için askeri ortaokula girmeye karar verir. Fakat annesi Zübeyde Hanım buna karşı çıkar ve onun devlet memuru ya da din adamı olmasını istiyordu. Bunun üzerine askeri ortaokulların sınav zamanı geldiğinde annesine sezdirmeden sınava girer ve kazanır ardından ise annesini ikna ederek çok istediği askeri eğitim öğretimine burada başlar sonrasında askeri lise ve harp akademisi gibi okullar için Makedonya, Selanik, Manastır ve İstanbul’a gider. Bu sıralarda Harp Akademisi’nde hitabet, edebiyat, siyaset ve ekonomi gibi alanlara ilgi duymaya başlar. Harp Akademisi’nde eğitim öğretim hayatını tamamlar.
Eğitim öğretimini tamamladıktan sonra 1. ve 2. Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunda başarıyla görev yapar ve en Destanlı Çanakkale Zaferi’nden sonra artık neredeyse tüm dünyada tanınan bir adam haline gelir.
Yıl 1918, tüm savaşları bitireceğine inanılan 1. Dünya Savaşı büyük bir yıkımla bitmiş; Almanya, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan’ın oluşturduğu İttifak Bloğu savaşta bileği bükülen taraf olmuştu. İtilaf Devletleri yenilenlerle önce ateşkes antlaşmaları yapmaya başlamışlar ardından mağlup olanların önüne resmi olan barış antlaşmalarını koymuşlardı.
Tarih 30 Ekim 1918, Osmanlı Devleti savaşı kaybetmiş ve dönemin deniz bakanı Rauf Orbay bir İngiliz gemisi olan Agamennon gemisinde Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamıştı. Bu süreçte Osmanlının ne bir silahı ne de bir askeri dahi yoktu.
Yıl 1922, Ege ve Akdeniz 3 yıldır işgal altında, Osmanlının kurucusu Osman Bey’in mezarına bile Yunan Bayrağı dikilirken Osmanlının elinden hiçbir şey gelmiyordu, o sırada Yunan ordusu 26 Ağustos tarihinde Türklerin savunmasını kırmak üzereydi ve o sırada halkın desteği sayesinde Ankara hükümetinin başında olan ve ayrıca başkomutanlık görevini de sürdüren Gazi Mustafa Kemal çıktı ve dedi ki: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır.” Böylece resmen Yunan taarruzu başlamış oldu.
Tarih 29 Ekim 1923, bu inanılmaz kısa denebilecek süreçte yıkılmakta olan Osmanlı Devleti yerine daha modern ve batı tarzı bir devlet kurdu Mustafa Kemal, bunu da 6 Avrupa devletini ezici bir üstünlükle yenerek ve Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün çoğunu koruyarak başardı.
İlerleyen zamanlarda Dünya’da 1. Dünya Savaşı’nın bıraktığı ekonomik krizler nedeniyle tüm Dünya’yı vurmuş olan bir ekonomik kriz ve kıtlık. Bu krizden etkilenmeyen bir devlet tahmin edin bakalım? Tabii ki Türkiye. Mustafa Kemal yönetimindeki Türkiye, güçlü bir ekonomi modern bir eğitim sistemi ile öne çıkıyordu. Ülkede huzur ve refah hakim, her şey güzel gidiyordu.
İşte bu benim Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ne kadar büyük bir adam olduğunu anlatan yazım. Günümüzde herkes Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ne kadar büyük ve iyi bir lider olduğunu biliyor fakat neden diye sorulunca “Ülkeyi kurtardı.” vb. şeyler söylüyorlar, bu yazı biraz da biyografi gibi ve kısaca olan bu yazımda neden Türk Milleti’nin Mustafa Kemal Atatürk’ü sevmesi gerektiği ve neden onu küçüklükten beri bu kadar sevdiğimizi anlattım. Buraya kadar okuyan beni yalnız bırakmayan herkese teşekkür ederim.