Her zamanki gibi okuldan eve geldim. Ayakkabılarımın bacıklarını çözüp topuğum ile birbirlerini iteledim. Annem bunun hep ayakkabılarıma zarar verdiğini söylerdi fakat bunu önemseyecek zamanım yoktu. Ayakkabılarımın hemen ardından boynumdaki atkıyı çekiştirdim ve paltomu hızlıca çıkardım. Evin merdivenlerini şimşek gibi tırmanmadan önce elimdeki atkıyla paltoyu bir kenara öylece fırlattım.
Sakince kapısını tıklattım, gelmemi ifade eden bir mırıldanma geldi. Onayıyla odasına girdim. “Ah! Charlie, bugün erkencisin.” O tüm dünyayı aydınlatan gülümsemesiyle karşıladı beni. Kafamı salladım. Birden yüzündeki gülümseme endişeye büründü. Sakin bir sesle “N’oldu? Okulunda sana gine kötü şeyler mi söylediler?” Anlamamış gibi yaptım ve odasındaki gardırobun aynasına doğru döndüm. Yüzümde hiçbir ifade yoktu. Ne üzgünlük, ne neşe,ne de öfke. Nasıl oluyordu da beni bu kadar iyi okuyordu? Gerçekten de kötü bir gün geçirmiştim, sebebini doğru bilemese de duygularımı fark etmişti. Hayır,benim için endişelenmemeli. İhtiyacım olan tek şey sıcacık bir kucaklaşma ve sıcacık bir gülümseme, bu benim günümü düzeltirdi. Fakat şimdi kendim gibi onu da kötü bir hale soktum. Bunu düzeltmem gerekiyordu o yüzden kafamı iki yana salladım. Endişeli yüzü yumuşak bir gülümsemeye dönüştü, sonuç olarak yalan söylememiştim. Kimse bana bulaşmamıştı veya kötü sözler söylememişti, sadece çok çok çok kötü bir gün geçirmiştim. “Unutma, kötü bir şey olursa mutlaka bana söyleyebilirsin. Belki beraber bir şeyler çalmak keyfini yerine getirir. Olur mu?” sorusuna cevap olarak evin alt katına inmeye başladım.
Arkamdan beni takip etti ve benden önce davranıp koşa koşa,sadece piyano için ayrılmış bu odaya girdi. Neşeli bir şekilde “Başlamadan önce sana yazdığım şarkıyı göstermek istiyorum. Dinlemek ister misin?” Yanına gittim ve piyanonun ayağının yanına oturdum. Sevinmiş şekilde kıkırdadı ve kulağıma işte o tanıdık melodi geldi. Bana bu şarkıyı ilk defa gösterişi değil miydi? Neden bana bu kadar tanıdık geliyordu? Bu sorulara cevap aramayı kesip melodinin benimle bir oluşuna tanık oldum. Sanki tüm o yaşadıklarımın hiçbiri olmamış gibi… Sanki bu şarkıyı sonsuza kadar dinleyebilirmişim gibi… Gözlerimi kapattım. Bir süre sonra melodi yavaşladı ve sessizce yok oldu. Gözlerimi yavaşça açtım, bana bu güzel melodiyi tekrar tekrar çalan kişi, Ablam, ayağa kalkmış, odanın o büyük pencerisinden dışarı, gökyüzüne bakıyordu. Bir süre bekledi, hareket edişimi duyunca bana döndü. “Charlie, sana neden her zamanki gibi sarılmadığımı düşünüyor olmalısın, sadece benimle biraz daha vakit geçirebil istedim. Üzgünüm, bu biraz bencilceydi.” Kollarını açtı ve ileri geri salladı. İsteğine uyup yanına gittim. Kollarını etrafıma sardı fakat o arkadaş canlısı sıcaklık yoktu. Sadece soğuk bir hiçlik.
“Umarım şarkımı beğenmişsindir. Özür dilerim, seninle çalacak zamanımız kalmadı.” dedi ve ortadan kayboldu. Meğersem zihnim bana bir oyun oynuyormuş. Ablam cidden de artık bu dünyada değildi. Bunu,her şeye rağmen kabullenemez bir düşünceyle odadan çıktım. Onu bir kez daha görme umuduyla…