Sonunda iple çektiğim gün gelmişti. Şirketimize büyük katkılar sağlayabilecek bir anlaşma imzalayacaktım. Eğer bu anlaşmayı imzalarsam her şey hem şirketimizdeki kişiler için hem de benim için çok güzel olacaktı. Anlaşmayı benim imzalamam gerektiği için geç kalmamalıydım. Bu yüzden her zamanki saatimden daha erken kalktım. Üstüme giymek için beyaz bir gömleği ve siyah bir kalem eteğimi ütülüyordum. Fakat şirketimizdeki toplantıyı ayarlayan kişi , Selçuk Bey , aramıştı. Toplantının iptal olduğunu sanmıştım fakat sadece oraya zamanında gelip gelemeyeceğimi sormuştu. İçime su serpilmişti. Tam ütülediğim eteğimi giyecektim ki eteğimi ütünün üzerinde unuttuğumu fark ettim. Son anda eteğimi yanmaktan kurtarmıştım. Eğer eteğimi yanmaktan kurtarmasaydım kalbime inerdi herhalde.
Giyindikten sonra kahvaltı yapmak için aşağı indiğimde buzdolabında hiçbir şey olmadığını gördüm. Benim için talihsiz bir gün olacaktı anlaşılan. Oturduğum sitenin içinde bulunan bir simitçiden bir tane simit ve çay alıp orada oturup yemeye başladım. Hesabı ödemek için çantamı açtığımda cüzdanımın çantamın içinde olmadığını fark ettim. Bu durumu kasiyere söyleyip hemen evime doğru yürümeye başladım. Hızlıca yürürken aklımda eğer bugün erken kalkmasaydım toplantıya geç kalmış olabileceğim geldi. Ama erken kalkmıştım ve önemli olan da buydu. Cüzdanımı aldıktan sonra simitçiye gidip gereken parayı ödedim. Dışarı çıkıp taksiye bindim. Taksiden indikten sonra sonunda şirkete gelebilmiştim. Şirkete girmeden hemen önce derin bir nefes aldım ve şirketin kapısından geçtim. Toplantının olacağı kat, sekizinci kat olduğu için asansöre binmem gerekiyordu. Her şeyin yolunda gitmesini umarak asansöre bindim. Bindiğim an koşarak gelen bir kadın asansörü durdurmamı istedi. Ben de asansörün kapılarını kapatmasını engelleyerek kadını bekledim. Kadının acelesi olmalıydı. Çok yorulmuşa benziyordu. Kadına gülümseyip selam verdim. Kadın da aynı şeyi yaparak onuncu kata giden düğmeye bastı.
Beşinci katı tam geçecekken asansörün sallanmaya başladığını hissettim. Aynı şeyi karşımda duran kadın da hissettmiş olacak ki bana dehşet içinde baktı. Sadece küçücük bir sallanmadır diye içimden geçirirken büyük bir sarsıntı ile asansör altı ve yedinci kat arasında durdu. Kadın korku dolu gözlerle bana bakarken ben de aynı şekilde ona bakıyordum. Durumumuza bakılırsa ikimiz de ne yapacağımızı bilmiyorduk. Her ne kadar o anki stresle düşünememiş olsam da en azından şu an çağrı butonuna basmak aklıma gelmişti. Olabildiğimce çabuk çağrı butonuna bastım. Beş dakika geçmiş olmasına rağmen hala asansör çalışmıyordu. Bileğimdeki saatime baktığımda dehşetle gözlerim açıldı. Toplantının başlamasına sadece on dakika kalmıştı. Karşımda duran kadın ise ” Fazla vaktim kalmadı, bu durumdan bir an önce kurtulmalıyım.” diyordu. İkimiz de beklemekten başka çaremiz olmadığını bildiğimiz halde yapacak bir şeyler bulmaya çalışıyorduk. Sadece beş dakikam kaldığını görünce toplantıyı kaçıracağımı ve böylelikle anlaşmayı imzalayamayacağımı düşünüyordum. Fakat o anda bir mucize oldu ve asansör tekrar çalışmaya başlamıştı. Asansör sekizinci kata ulaştığı an asansörden koşarak çıktım ve anlaşmanın imzalanacağı odaya gittim. Yetişmiştim. Her ne olmuş olsa bile zamanında gelebilmiştim.