Yeşillikler diz boyu… Hayvanların koşuşturmaları, insanların birlik içinde hareket etmesi… Komşudan komşuya yemek verilmesi, açların doyurulması, zengin-fakir ayrımı olmaması… Bu, bir tabloydu; benim tablom. Sanki dünya kadar büyüktü ama bir A4 kâğıdından pek de fazla değildi. Sanki anlattığı şey çok küçükmüş gibiydi fakat içinde binlerce konu vardı. Bu tablo, yapımı en zor tabloydu çünkü içindekileri düşünmek imkansıza yakındı.
Bir gün böyle bir dünyada yaşayacağımızı kim bilir? Ama bunun olması çok zordu çünkü insanlık iyiye değil, aksine kötüye gidiyordu. Bu da benim zoruma gidiyordu. Çünkü iyileşebilecekken, herkes mutlu olabilecekken, kimse aç kalmayacak olsa bile bu olmuyordu. Çünkü şu netti ki biz açgözlü yaratıklardık.
Ben resmime dönersem, resmimde üste çıktıkça teknolojinin ve bilimin çok geliştiğini görüyorum. Uzay mekikleri ile uzaya gidip araştırma yaptığımızı, aynı zamanda bir milyoner ile bir kasabın hoş sohbet ettiğini de görüyorum. Böyle birlik ve beraberlik olduğunu, rekabetin olmadığını görüyorum. Bunun sayesinde bu kadar gelişmiştik. Köpekler uzay istasyonlarında, kediler binalarda beslenir hale gelmişti. Katliamlar yoktu, sınav stresleri yoktu ve herkesin yüzü gülüyordu. Dünya, yedi büyük günahtan (açgözlülük, kıskançlık, öfke…) arınmıştı. Nehirden akan temiz bir su gibi saf ve içi dışı birdi; zararsızdı.
Bu tabloyu gören başka biri, benim hissettiğim duyguları hissedemezdi çünkü bunlar özeldi. Umarım bir gün bu tabloya gerçekten bakabiliriz.