Gözlerimi açtım ve baş ağrısının verdiği acıyla tekrar kapattım. Sanırım bir süre daha uyumuşum. İkinci kez uyandığımda baş ağrıma direnerek etrafıma bakındım. Hava aydınlıktı, bir yataktaydım ve kollarımda kablolar vardı. Bir hastanede olduğumu düşünerek doğrulmaya çalıştım ama yapamadım.
Başım gerçekten de çok acıyordu. Üç dakika kadar sonra odaya bir kadın ve adam geldi. Yüzlerinden ne kadar telaşlı oldukları belliydi. Yanıma oturup korku dolu seslerle nasıl hissettiğimi sordular, bana sarıldılar hatta bana kızım bile dediler. Ama ben bu çifti daha önce hiç görmediğime emindim. İlk defa şu anda görüyordum. Ben uzun süre sessiz kaldığım için ve onlara anlamsız bakışlar attığım için doktoru çağırdılar. Doktor geldiğinde bana karşımda duran kişileri hatırlayıp hatırlamadığımı sordu ve benim cevabım maalesef onlar için çok üzücüydü. Bana göre birini hatırlamam için önce o kişiyi önceden tanımam gerekirdi ama ben onları hayatımda ilk defa şu an görüyordum. Doktor çifti odadan çıkardı ve sonra tekrar gelip benim kontrollerimi yaptı. Ardından başıma gelen her şeyi tek tek anlattı. Evde merdivenlerden inerken düşmüşüm ve başımdan çok sert bir darbe almışım. Beyin kanaması geçirmişim ve çok uzun süredir yoğun bakımdaymışım. Az önce içeri gelen çift benim anne ve babammış. Ama ben onları başıma aldığım darbe yüzünden hatırlamıyormuşum.
Aradan birkaç hafta geçti, anne ve babam bir gün bile hastaneden gitmedi. Bu süre içinde yanıma geldikleri her gün onları hatırlamam için ellerinden gelen ne varsa yaptılar. Ve sonunda hastaneden çıkma vaktim gelmişti. Eşyalarımı toplayıp eve gittik, hatırlamadığım evimize. Beni odama çıkardılar ve yatırdılar. Onlar da eşyalarımı yerleştirdikten sonra dinlenmem için beni yalnız bıraktılar. Uzun süre okula gidemedim, zaten arkadaşlarımı, öğretmenlerimi ve hatta okulumun nerede olduğunu bile hatırlamıyordum. Ailem, akrabalarım, arkadaşlarım onları hatırlamam için ne kadar çabalasa da ben onları hatırlayamıyordum.
İki ay sonra anne ve babam Bodrum’da yazlığımızın olduğunu ve oraya gideceğimizi söyledi. Zaten okullar yaz tatiline girmişti, iyileşmiş olsam da okula gidemezdim. Ertesi sabah eşyalarımızı toplayıp arabayla yola çıktık. 8 saatlik bir yolculuğun ardından nihayet varmıştık. Buradaki ev çok küçüktü ama bir o kadar da şirin ve huzur vericiydi. Annem beni hemen odama götürdü çünkü buradaki odamı kendim tasarlamışım, çok seviyormuşum. Sanırım odayı gördüğümde geçmişimi hatırlayabileceğimi düşündü. Oda gerçekten de çok güzel, tam bana göreydi. Camdan baktığımda denizi görebiliyordum. ben odayı incelerken babam da eşyalarımı getirdi ve odadaki boş gardıroba her şeyi yerleştirdim. Üstümü değiştirip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odadan çıkıp seslerin geldiği yöne doğru gittim, salona. Salon gerçekten de küçüktü ve mutfakla birleşikti. Her şey mavi ve beyaz renklerden yapılmıştı, insana huzur veriyordu. Ayakta bunları düşünürken gözüm sağımdaki duvarda asılı olan tabloya kaydı ve geçmişe dair her şey bir anda gözümün önünden geçmeye başladı.
Salondaki o tabloyu görünce her şeyi hatırladım. O tabloyu 11 yaşındayken kardeşimle birlikte yapmıştık ve kardeşimle birbirimize çok düşkündük. Aramızda iki yaş vardı. Bu tabloyu yaptıktan tam üç sene sonra onu kaybetmiştik, kanserdi. Onun ölümünden en çok etkilenen bendim, uzun süre psikiyatriste gitmem gerekmişti. Ben ağlayarak tabloyu yaptığımız anı aklımdan geçirirken anne ve babamın bana seslenmesiyle kendime geldim. Onlara her şeyi hatırladığımı söylediğimde gerçekten de çok sevindiler, herkesi arayıp haber verdiler ve bir kutlama yemeği yapmaya karar verdiler. Ben de herkes gibi çok mutluydum. En çok da kardeşimi hatırladığım için.