Tablo

Yine uyandım. Bir gün daha eksildi hanemden. Halbuki ne kadar kolay değil mi öteki insanlar için yeni, yepyeni bir güne uyanmak daha. Yataktan kafamı zar zor kaldırdıktan sonra hemen sabah kahvemi aldım.  Birkaç gün önce öğrendiğim yeni hayatımdan bir güne daha evet dedim ben resmen. Şöyle uzun uzun baktım. Binalara, ağaçlara, kuşlara, gökyüzüne… Her gün yeni bir şey görüp aşırdığım bu günlerde kimin beni idare etmesini isteyebilirdim ki? Ben hatırlamıyorum ama hayatım boyunca tek değerlim annemi yaklaşıp yedi ay önce kaybetmişim. Ne yazık değil mi her şeyi unutmak? Anlatılana göre ben oldukça değişmişim. Benim hatırladığım kadarıyla ben eskiden de böyleydim. Umutsuz, beklentisiz, hayat belirtisi oldukça düşük… Meğer ben ne değişmişim bir yılda.

Kapı çaldı. Hemen kapıya koştum. Acaba geçen bir yılda yine ne olmuştu diye düşünmekten kendimi alıkoymak için. Sözde arkadaşım gelmiş. Sözde diyorum çünkü benim bir yıl önceye kadar hiçbir arkadaşım yoktu. Güya ben aşık falan olmuşum. Daha neler! Son bir yıldaki hayatımı bilmem ama ben hiç de mutluluk dolu bir insan değildim. İşten eve, evden işe bir insandım ben. Şimdi ne oldu sanki de her şey bir anda değişiverdi. Kapıyı açtım. Deniz’miş kızın adı. Benimle kaç gündür uğraşıyordu zaten. Bazı şeyleri hatırlamam için. ‘’Hadi!’’ dedi bana. Bir sergiye gidiyormuşuz. Bir de önemle vurgulayarak aşık olduğum adamın da geleceğini söyledi. Benim için bu kadar uğraşmalarını geri çeviremem. Herkes bir şey biliyor ki söylüyor sonuçta.

Bindik sözde sevdiğim adamın arabasına. Olmaz olmaz ya sanki daha önce hiç geçmediğim bu yolu silik silik hatırlıyor gibiydim. Onlara bir şey çaktırmadım. Zaten gözümün içine bakıyorlar yeni bir şey hatırlayabilecek miyim diye. Gereksiz yere umutlandırmak istemedim. Lakin sanki yolun devamından sapacağımız sokağa kadar anımsıyor gibiydim. En sonunda sergiye vardık. Aynı sergi yılda bir aynı gün aynı yerde yıllardır sergileniyormuş. Zaten beni buraya getirmelerinden burada önceden de bir şeyler yaşandığı aşikardı. İçeri girdik. Sergide hepimiz ayrı yönlere ayrıldık. Salonun ucundayken bile gözüme çarpan salonun diğer ucundaki tablonun yanına doğru gitmeye başladım. Ama bu yürüyerek değil resmen koşarak gitmekti. Bir heyecan bastı resmen bana. Koştum koştum koştum…

Salondaki o tabloyu görünce her şeyi hatırladım. Yeni benliğimi, umutlarımı, hayallerimi… Sonra sevdiğim adam geldi yanıma. Beni o tabloya çeken şey ise aşktı. Ben onu ilk defa o tablonun önünde görmüştüm. Meğer aşk ne  güzel duyguymuş. Olmayanı da olduran…

(Visited 39 times, 1 visits today)