Dünyamızın üçte ikisini oluşturan su, aynı zamanda vücudumuzun da üçte ikisini oluşturan hayati bir bileşendir. Susuz bir dünya, canlılar için imkânsız bir yaşam alanıdır. Basitçe denilebilir ki: Su olmasaydı, canlılar olarak, yaşamımızı sürdüremezdik. Peki ya gerçekten de suyumuz olmasaydı? O zaman neler olurdu diye düşündünüz mü hiç?
Dünyadaki insanların bir milyardan fazlasının temiz suya ve yemeğe erişimi yoktur. Bu sebeple bu sayıyı oluşturan kitleler her geçen gün hızla, ölerek, yok olmaktadır. Ne yazık ki bu ölümler de acı verici bir şekilde gerçekleşir. Şöyle ki: Vücut ihtiyacı olan suyu almadığında öncelikle yorulur, büyük bir enerji kaybı yaşanır. Daha sonra dolaşım sisteminde bozukluklar gözlenir. Kan pıhtılaştıkça vücuttaki hayati olaylar meydana gelemez. Bu sırada böbrekler de etkilenir. Daha az idrara çıkılır ve tansiyon düşer. Vücut artık fonksiyonlarını yerine getiremeyecek hale geldiğinde ise tamamıyla durur ve ölüm gerçekleşir. Buradan sizin de anlayacağınız gibi susuzluk hafife alınmayacak problemlerden birisidir.
Her sene bu susuz insanlara tonlarca yardım yapılsa da durumu kontrol altında tutmak çok zordur. Kuraklık yaşanan bölgelerdeki su miktarının her zaman süreklilik içinde olmasını bekleyemeyiz çünkü kuraklık çoğunlukla doğal nedenlerle gerçekleşir ve yapay yollarla yapılan yardımlar genelde uzun süreli çözümler elde etmemize yardımcı olmaz. Fakat herkesin bildiği ve hayatımızın herhangi bir döneminde mutlaka bize de tembih edilmiş olan ‘’Dişlerini fırçalarken suyu açık bırakma sakın!’’ cümlesi aslında ‘’Eğer dişlerini fırçalarken suyu açık bırakmazsan on beş litre suyun boşa gitmesine engel olabilirsin.’’ Cümlesiyle aynı anlama gelmektedir. Yani bu da demek oluyor ki, henüz yaşanmamış kuraklıkları da önlemenin yolları vardır.
Bahsettiğim gibi, susuzluk kuraklığa yol açar. Belirli bir bölgede kuraklık yaşanması bölgedeki insanların yanında başka canlıları da etkileyebilir çünkü her canlı suya ihtiyaç duyar. Dünya birçok farklı türün bir arada yaşadığı bir yerdir ve bazı canlıların yaşadığı belirli ortamlar vardır. Bu canlılar bu ortamlara adapte olurlar ve sadece o bölge içerisinde çoğalırlar. Böyle bölgelerde kuraklık yaşandığı zaman türler etkilenir ve soyları tükenme tehlikesi altına girer. Bu nedenle günümüzde kuraklık sebebiyle yok olmuş birçok kara ve deniz canlısı vardır.
Dünya genelinde hiçbir zaman suya yeteri kadar değer verilmemiştir. Örneğin sadece İstanbul’daki insanlar bulaşıkları elde yıkamak yerine bulaşık makinesi kullansalardı bir yıl içinde yirmi bir milyar litre su boşa gitmezdi. İnsanların geneli, kolayca erişebildikleri bu kaynağın hiçbir zaman tükenmeyeceğini sandığı için fazlasıyla rahat davranmaktadır. Fakat bunun için ciddi adımlar atılmaya başlanmazsa Dünya’mız çok yakın gelecekte ciddi sorunlar yaşayabilir. Ben bu durumda sorumluluğun devlette olduğunu düşünüyorum. Her ülkenin devleti, kendi ülkesindeki suyu denetim altına almalı ve içilebilirlik düzeyini mümkün olan en yüksek seviyede tutmalıdır. Halkı bilinçlendirme çalışmaları, halk suyu bilinçli kullanmaya alışana kadar devam ettirilmelidir.
Bu soruna milyonlarca farklı çözüm bulunabilir fakat şunu unutmayın ki en büyük değişim, sizin kendinizi değiştirmenizle başlar.
- David Sedalk’ın suyun temizlenimini ve kuraklığı önlemenin yollarını anlattığı TED Talk’a buraya tıklayarak göz atabilirsiniz.
- Ünlü youtuber Uras Benlioğlu’nun suyu nasıl boşa harcadığımızdan bahseden, bilgilendirici kısa videosuna buradan ulaşın.