Ben bu hikâyemi iki ağızdan yazacağım yani iki farklı çocuk ağzından.
Merhaba ben Tuna, ben buraya size hayatımı anlatmaya geldim. Ben her sabah uyandığımda özel lavaboma gidip yüzümü yıkar sonra alt kata indiğimde mükemmel bir masa karşılar beni sonrasında kahvaltıda deniz manzaramıza bakarken kahvaltı ederiz. Sonrasında kendi kıyımızdan denize gireriz. Ama şöyle ki ev o kadar büyük ve hizmetçiler bile iyi silemediği için evde Amerikan usulü ayakkabılarla geziyoruz, evde sonra her odada iki yatak var ve tv var ben hayatımdan çok mutluyum.
Merhaba ben Muhammed, ben buraya kendimi ve hayatımı anlatmaya geldim. Bizim taştan bir evimiz var, bir odası bile yok, sadece tüm herkes annem, babam, iki tane kardeşim var. Biz Arabistan’da güzel bir hayat yaşıyorduk ama savaş olunca Türkiye’ye geldik. Ama ne evimiz ne bir suyumuz hiçbir şeyimiz yok . Ama ben ailemi gün boyu göremiyorum, ben bir trafik ışığında dilenip cam silerken kardeşlerim bir restoran önünde bekleyip yenmeyen yemekleri eve getiriyor. Ben de su parasını çıkartıyorum, annem evde kardeşlerime bakıyor. İşte böyle ben de böyle yaşam savaşı veriyorum.
NOT: Bir şeyin kıymeti, o şeyin yokluğunun çokluğu ile artar. Ne azsa o kıymetlidir, ne uzaksa onu arar insan
Bu zalim dünyada bunlar da varmış.