Stres; günlük hayatımızda karşılaştığımız, bizi tehlikede hissettiren ve mücadele gerektiren olay veya düşüncelere karşı anlık gelişen ve hayat kalitesini ciddi manada etkileyen duygusal, fiziksel ve zihinsel bir tepkidir. Stresin bizi nasıl ve ne şekilde etkileyeceği elimizde olan bir durum olmadığından dolayı başa çıkması da oldukça güçtür. Gündelik yaşantımızda bizi bu tepkiyi vermeye itebilecek durumların sayısının çok olması ve stresin aktivitelerimizi ciddi bir şekilde etkilemesi, bu durumu minimuma indirgeyecek çözümler aramaya itiyor insanları. Bir çözüm için de buna neden olan başlıca nedenlerin farkında olmak gerekiyor elbette. Peki nedir bu bahsi geçen stres kaynakları ve bizde oluşturacakları sonuçlarla başa çıkmanın pratik yolları?
Strese neden olan durumlar çok değişkendir. Bu durumlar bireylerin yaşı, maddi durumu, yetişme şekli, sağlığı gibi faktörlere göre değişkenlik gösterebilir. Her bireyin duyguları hissetme yoğunluğu da farklıdır. Kimisi yanlışlıkla karınca ezdim diye ağlayabilir ve modunu düşürebilirken kimisi de gerek Aleksitimi vb. hastalıklar ya da alışılagelmişlik gibi durumlar nedeniyle herhangi bir duyguyu az miktarda hissedebilir veya hiç hissetmeyebilir. O yüzden küt bir şekilde “Bu stres yapar, bu da stresi engeller.” diyemeyiz. Bu nedenle de bu yazıda ele alacağım başlıklar ve çözüm yolları ortalama bir duygu durumunu ele alarak yazacağım şeyler olacaktır. Eğer bunlardan farklı şeyler sizde strese neden oluyor veya çözmekte zorlanıyor/çözemiyorsanız yetkili birisiyle iletişime geçmeniz şiddetle rica olunur.
Bir öğrenci olarak öncelikle eğitim hayatında karşımıza çıkan başlıca stres kaynaklarını ele almak istiyorum. Öğrencilerin başa çıkmak zorunda bırakıldığı ana stres kaynaklarını sınav kaygısı, not ve ders başarısı kaygısı, aileyi tatmin etme kaygısı, sosyal yeterlilik kaygısı, mali kaygılar ve bireysel durum kaygıları olarak sıralayabiliriz. Bunlar elbette ki genel başlıklar, alt dallara ayrıldığında sonsuzca kaygı nedeni karşımıza çıkıyor. “Derslerimde yeteri kadar başarılı olabilir miyim? Bu kadar çalışmayla istediğim yere gelebilir miyim? Ya gelemezsem ne olacak bu sefer? Bunu sınavda yapabilir miyim? Ya bilmeme rağmen yanlış işaretlersem ya da yanlış işlem/yorum yaparsam? Arkadaşlarım eğer bu sınavda kötü yaparsam hakkımda ne düşünür? Eğer bunu giyersem/buraya gidersem nasıl bir izlenim veririm? Arkadaşlarım beni dışlar ve bu da beni kötü etkileyeceğinden dolayı kötü yollara düşer ve asla istediğim yere gelemezsem?” tarzındaki soru karmaşası ve bilinmezlik öğrencilerde tarifi bile zor olan bir stres yaratıyor. Bu stresle başa çıkmanın sağlıklı ve sağlıksız olan yönleri var ancak farkındalığı yüksek olan öğrenci bile bazen stresin yarattığı beyin uyuşukluğu ve yorgunluğuyla bunları ayırt edemeyerek hoş olmayan yollara düşüyor, bu yollarda da harap oluyor. İşte tam bu noktada da bilinçli aile ve bilinçli öğretmenler devreye giriyor. Öğrenciyi tanıyan, onun nasıl tepki verebileceğini az da olsa kestirebilen bireylerin bilinçli olması kimi zaman fark etmesek dahi hayat kurtarabiliyor. Öğrenciyi alışkanlıklardan ve kötü yollardan kurtarabilecek bilinçli bireylerin yetişmesi ve farkındalığın hayata yayılması toplumun sağlığı ve sistemin minimum kaosla işleyebilmesi açısından da epey önemli. Öğrencilerin deneyimlediği bu kaygı durumlarıyla başa çıkmak için bilinçli bireylerin yanında psikolojik ve gerekli durumlarda ilaç tedavisi, rahatlatıcı aktivitelerin tespit edilmesi, çevreden gelen doğrulama ve yeterli olduğuna dair ikna, eksik kaldığı durumlarda hak edilen ve gerekli yardımın sağlanması gibi pratiklikten ziyade uzun vadeli lakin kalıcı çözümler yer alıyor. Ancak aileler ve yetkililer de çoğu zaman yeteri kadar bilinçli olmayabildiğinden dolayı öğrencilerin kendilerinin uygulaması gereken, daha pratik çözümler gerekiyor aslında bize. Mesela zamanında kötü bir başa çıkma yöntemini alışkanlık edinmiş öğrenci, o yöntemin kendisinde oluşturduğu hazzı, salgılattığı dopamini güvenli bir şekilde sağlayabilen sağlıklı bir başa çıkma yolunu kendisi bulabilir; kaygının kendini ele geçirmeye başladığını sezen bir öğrenci duygularını yazıya ve ya çizime dökebilir; kendini rahatlatacak sözler söyleyebilir ya da bunları söyleyemiyorsa da sürekli gözü önünde olacak bir yere yazarak kendisine hatırlatabilir. Bunlar bireyin kendi keşfedeceği başa çıkma metotlarıdır, kişi kendini tanıyarak bunları geliştirip daha etkili çözümler elde edebilir.
Genel olarak halkın tüm kesimlerinde gözlemlenen stres kaynaklarının da en önde gelenlerini ekonomik kaygılar, gelecek kaygısı, başarı kaygısı, aile kurma ve bir figür olma kaygısı olarak en temelde dörde ayırabiliriz. Ekonomik kaygılar deneyimleyen bir birey genel olarak para yönetimini, gelirini, daha fazla para elde etmeyi, yaşam standartlarını ve düşen yaşam kalitesiyle beraber zihinsel sağlığındaki bozulmaları düşünen ve bunları kafaya takan bir bireydir. Bu kaygı dolayısıyla kişi kolay yoldan para kazanmak amacıyla kötü yollara düşebilir ve maalesef de bu kaygıyı aşmak bence en zoru. Kişilerin her zaman hedeflerine ulaşması ve bunu gönüldeki ferahlıkla yapması zordur lakin konu ekonomik hedefler olunca bu iş apayrı bir şekilde zorlayıcıdır. Gelecek kaygısı, basitçe gelecekte bireyin gelebileceği yerler, hayallerinin gerçekleşmesi olasılığının bilinmezliği ve yaşanabilecek her türlü olaya karşı bireyin deneyimlediği içsel sıkıntılardır. Birey, bu kaygıyı hissettiği esnada çaresizlik hissiyatı yüzünden kendini korumasız ve aciz hisseder. Başarı kaygısı da bireyin yeterli düzeyde çalışmasından bağımsız bir şekilde genel bir durum başarısı konusunda hissettiği kaygı durumudur. Kişi her şeyi başarabilecek bilgi birikimine sahip olsa dahi bu gerginlik durumundan ötürü başarısızlığa neden olabilir. Aile kurma ve bir figür olma kaygısı da daha çok toksik ailelerden çıkma incinmiş bireylerin deneyimlediği bir aile kurma durumunda yeterli bir insan olma, iyi geçinme ve yanlış örnek olmamaya dair deneyimlediği gerginlik ve kontrolsüz endişe durumudur. Bu bireyler aile kurduklarında peşlerinden getirecekleri küçük bireylere iyi bir örnek olarak onlar için yeterli bireyler olmak konusunda aşırı bir gerilme deneyimlerler. Bu kaygılar yine tam olarak bireysel çözüm yollarıyla atlatılabilecek kaygılar olmamakla birlikte profesyonel yardım gerektirir. Kişinin kendi bulduğu yöntemler bu duyguları köreltse dahi yok edemeyeceğinden ötürü profesyonel yardım bir opsiyondan ziyade emir gibidir bence aslında.
Bu metni özetlemek gerekirse strese neden olan binlerce kaygı vardır ve bunlar insanların hayatlarını ciddi şekilde etkiler. Bu kaygıları aşmak pek kolay bir şey olmasa da bireylerin en azından kendilerini anlık olarak rahatlatmak amacıyla geliştirdiği pratik çözümler olsa dahi uzun süreli, kalıcı çözümler için bir profesyonele başvurulması gerekmektedir. Unutulmaması gerekir ki stres ve kaygı, utanılması gereken duygular değildir. Bazen fark etmesek dahi aklınıza gelebilecek çoğu insan bu duyguları azar miktarda dahi olsa deneyimlemiştir – yani merak etmeyin, yalnız değilsiniz! Bu duyguların da bastırılmaya çalışılması bence aptallıktan öte de bir şey değildir. O yüzden yardım almaktan çekinmeyin, bu gayet normal. Ancak olur ki çekinirseniz sonsuz tane yardım hattı olduğunu da unutmayın. Sizlere kaygıdan uzak, stresten ırak günler dilerim. Sağlıcakla, mutlulukla ve ferahlıkla kalın…