Spor yapmak, hayatın her yerinde ve her anında büyük bir rol oynadığını söylemek mümkün. Çocukken fiziksel gelişimimize, büyüdükçe ise daha çok ruhumuza dokunduğu yadsınamaz bir gerçektir fakat pandemi koşulları nedeniyle eskisi gibi geniş yelpazeli sporları yapmamız pek de mümkün değil. Oysa ne güzel spor yapardık pandemi öncesinde kapalı alanlarda basketbol ve tenis gibi sporlar yapar enerjimizi atardık hatta ve hatta dışarı çıkma lüksüne sahip olduğumuzdan doğada yürür, kayaya tırmanır, çadırımızı kurar kamp yapardık.
Son zamanlarda oldukça tartışılan ve kimilerine göre saydığım bu doğa sporlarından biri gibi olan yapılmasının herhangi bir mahzur görülmeyen kimilerine göre ise tam anlamıyla katliam, doğanın dengesini bozduğu ve ekoloji için büyük bir tehdit oluşturduğu düşünülen avcılık, özünde insanların besin ve yiyecek ihtiyaçlarını hayvanlarla karşılamak üzere kullandıkları bir yöntemdi fakat günümüzde sadece zevküsefa olarak hayvanları çeşitli araç gereçlerle öldürmeleri -ki biz onlara silah diyoruz- akla mantığa sığmayan bir durum. Kendilerini avcı diye adlandıran bu güruh hayvanları sadece öldürmekle yetinmiyor, bu caniliği yetmezmiş gibi bir de salonuna halı niyetine küstahça seriyor ya da kafalarını duvara asıyor. E tabi canlısına duymadığı saygıyı ölüsüne duymasını beklemek abes kaçardı.
Hemen hemen hepimiz balık tutmuşuzdur, tutmadıysak bile balık tutan insanları görmediğimizi inkar edemeyiz. Çoğumuzun sevdiği, kıyı şehirlerinde yaşayanların sık sık yaptığı balıkçılığın da bir çeşit avcılık olduğunu, avcılığın sadece karada değil suda da yapıldığını söylesem bana ne derdiniz? Özellikle İstanbul’da yaşayanlar çok sık görürler balık tutanları çünkü onları görmek pek de zor değildir ormanda yaban domuzu avlayan güruhu görmek kadar. Peki ayı avlayan, dağ keçisi avlayan, geyik avlayan ile balıkçı arasındaki fark nedir? Her ne kadar milyonlarca balık arasından birini katletmek, binlerce atmaca arasından birini katletmek kadar ekosistemi etkilemese de balıkların da bir canı olduğunu düşünürsek ikisinin de canilik olduğu göz ardı edilemez bir gerçektir.
Peki son zamanlarda maalesef büyük bir oranda artan avcılığa tabiri caizse kıyacılığa nasıl dur diyebiliriz ya da ne yapmalıyız ki bu cani topluluk bu davranışlarından vazgeçsin? Öncelikle bu durumu azaltmak için o güruha hayvanların kendileriyle aynı imkanda olmadıklarını öğretmemiz gerekmektedir. Bu sözün üzerine ünlü düşünürün şu sözleri kulağımda çınlayıverdi: “Avcılık bir spor değildir çünkü bir sporda, her iki taraf da bir oyunun içinde olduğunu bilir.” aslında bu sözlerinin üstüne söylenebilecek pek bir şey kalmıyor olsa da bu sorunun kökünü kazımanın ancak ve ancak yeni jenerasyonları eğiterek, onlara neyin doğru yeni neyin yanlış olduğunu öğretmeden geçtiğini söylemekte fayda var…