Sabahın kavurucu güneşi Trakya’nın kutsal topraklarını kavuruyordu. Roma’dan yola çıkan Gaius Claudius Glaber yüce ordusu ile birlikte Trakya’nın topraklarına varmışlardı. Tek bir amaç uğruna Roma’daki şehvetli ve görkemli yaşantılarını arkada bırakmış Trakya’nın sıcak topraklarına adım atmışlardı. Gaius Claudius Glaber kendisini kanıtlaması için Senatör Albinius tarafından Trakyalılardan yardım istemek için gitmişti. Mithridates ve Yunan askerleri Karadeniz’den sokularak doğudan saldırıyorlardı. Bunu fırsat bilen Getalar ise dağılan dikkatten faydalanıp barbar göçebe sürüleri ile kuzeye doğru ilerliyorlardı. 3 4 gün içerisinde Trakya’ya varmış olacaklardı. Bu sebeple Romalı komutan Trakyalılar ile bir toplantı düzenlemiş durumu izah edip barbar Getalar’a karşı birlik olmayı talep etmişti. Fakat zamanında Getalar bir çok kez Trakya’nın köylerine saldırmış, yağmalamıştı ve Roma bu saldırılara yardımda bulunmamıştı. Tek bir şart ile Trakyalılar Gaius Claudius Glaber tarafından gelen teklife evet demeye hazırdı. O şart ise Getaların soyunu tamamen kurutmaktı.
Romalı komutan şartı kabul etmişti. Sabahın erken saatlerinde yola çıkılacaktı. Trakyalı Spartacus eşi ile vedalaşmasını tamamlamış ona kendi kolunda asılı olan kumaş parçasını bırakmıştı. Fakat eşi savaşa giden eşi için endişe duymaktaydı. Bir rüya görmüştü ve rüyasında kırmızı bir yılan Spartacus’ün damarlarında ki bütün kanı emiyordu. Spartacus’un eşi Sura ne kadar bunu anlatmaya çalışsa da Trakyalı bir savaşçı asla savaştan geri adım atamazdı. Savaştan kaçmaktansa savaşarak onurlu bir şekilde ölmeyi tercih ederlerdi.
Gerekli erzaklar alınmış, kılıç ve kalkanlar kuşanılmıştı. Yüce Roma askerleri ve korkusuz Trakyalılar barbar Getalar ile savaşmak için yola koyulmuşlardı. Trakyalı askerler önden saldıracak Romalılar ise savaşa sonradan katılıp yardım sağlayacaklardı. Fakat Romalılar geldiğinde savaş çoktan bitmiş, zaferle sonuçlanmıştı. Fakat barbar Getalar savaştan kaçmış ve ortadan kaybolmuşlardı. Ortada yapılmış bir anlaşma söz konusuydu. Getalar’ın soyu tükenecek, tek bir Geta bile hayatta kalmayacaktı.
Bu durumun üzerine akşam üzeri Spartacus Romalı komutan tarafından çadıra savaş planı yapmak üzere çağırıldı. Savaş planı hazırlanmış, askerler harita üzerinde konumlandırılmıştı. Sabah erken vakitte düzenlenen plan uygulanacak, Getaların sonu gelecekti. Fakat ortada bir sorun vardı. Spartacus çadırı terk ettikten sonra Gaius Claudius Glaber’in eşi yani Senatör Albinius’un kızı Ilithyia bir sürpriz yapıp Trakya’ya kocasının yanına gelmiş ve hediye olarak Roma’nın en kaliteli şarabı olan sesti şarabı getirmişti. Ilithyia’nın amacı eşini Karadeniz’den gelen Mithridates ve Yunan askerlerine karşı savaşarak zafer alması, bu zaferin sonucunda da eşinin babasına kendini kanıtlamasını sağlamaktı. Fakat Romalı komutanın orada bulunma sebebi Trakya’nın köylerine karşı saldırıları önlemek ve barbarların soyunu bitirmekti. Ilithyia’nın karşı koyulamaz cazibesi ve sesti şarabının çarpıcı etkisi ile ikna olmuş Trakyalı askerlere haber vermeden planı değiştirmişti.
Sabah güneş şafaktan yeni yeni süzülürken gözlem yapmakta olan Spartacus barbarların köylere doğru haraket ettiğini fark etmişti. Bir an önce yola koyulabilmek için Romalı komutanın onayını beklemekteydi. Fakat Spartacus planın değiştiğinden ve köylere gidilmeyeceğinden haberdar değildi. Romalı komutan plan değişikliğinden Trakyalıları haberdar etmek için Trakyalıların konaklamakta olduğu çadırlara askerleri ile birlikte gitti. Planın değiştiğinden, köyleri korumak yerine Mithridates ve Yunan askerlerine karşı savaşılacağından bahsetti. Bunu duyan Spartacus’un gözü dönmüştü, eşinin bulunduğu köye barbarlar son sürat intikal etmek üzereydiler fakat Romalı komutan buna rağmen sözünü bozmuş Trakyalılara ihanet etmişti. Bu duruma dayanamayan Spartacus arkadaşları ile birlikte Komutanın yanında olan askerleri katletmiş komutanı da atından düşürüp çamurun içerisinde bırakarak çok büyük bir hata yapmışlardı. Spartacus komutanın atına atlamış Dünyalar güzeli karısı Sura’yı kurtarmaya yola koyulmuştu. O sırada Sura meyve toplamak için bahçedeydi ve ileriden gelen bir topluluk gördü. İnsana benzemiyorlar adeta birer canavarlardı. Sura onlara görünmemek için elindeki meyveleri fırlatıp koşmaya başladı fakat barbarlar onu gözlerine kestirmişti bile. Sura kaçmaya çalışırken birer birer sayılarının arttığını ve onu çevrelemeye başladıklarını fark etmişti. Artık etrafı tamamen barbarlar ile doluydu. Kaçacak hiçbir yeri yoktu. Fakat o Spartacus’un karısıydı ölecekse de savaşarak ölecek o barbarların eline esir düşmeyecekti. Barbarlardan bir tanesi Sura’nın üzerine çullandı, kollarından kavramış haraketini kısıtlamıştı. Fakat Sura kendini savunmayı iyi biliyordu. Barbarın hayalarına dizi ile sert bir darbe indirdikten sonra barbarın kılıcını kınından alıp boğazını kesti. Bunu gören diğer barbarlar ise Sura’nın üstüne doğru koşmaya başladılar. Bir tanesi üzerine atılacaktı ki havada süzülen bir kılıç barbarın tam alnının ortasına saplanmıştı. Sura arkasını döndüğünde ise kurtarıcısını yani kocasını Spartacus’un ona doğru koştuğunu görmüştü. Spartacus barbarlar ile adeta savaş tanrısı Ares gibi savaşıyor her birini teker teker biçiyordu. Sonuncu barbarı da katlettikten sonra karısına sımsıkı sarıldı ve şu sözleri söyledi ”Değil seni benden bu barbarlar tanrılar gelse alamaz.”
Barbarları atlatmışlardı fakat hala bir sorunları vardı. Romalı Komutan hayattaydı ve ona karşı isyan çıkaran Trakyalıyı öldürmek için can atıyordu. Spartacus karısı Sura ile beraber köylerine doğru yol almışlardı fakat köyleri yerlebir olmuştu. Bunu gören Spartacus Sura ile beraber geceyi geçirebilmek için dağa çıkmışlardı. Sabah neler olacağından habersiz uykuya dalmışlardı ta ki Romalı askerlerin yumruk darbeleri ile uyanana kadar. Gaius Claudius Glaber’in askerlerinin yarısı Spartacus’ün çıkardığı isyan yüzünden firar etmiş, planladığı saldırıyı gerçekleştirememiş ve Senatör Albinius tarafından Roma’ya geri çağırılmıştı. Bunun sonucu olarak Romalı komutan yakaladığı Spartacusu oracıkta öldürmek yerine daha çok acı çekip, sürünmesi için arenada idamına karar verdi. Karısını ise bir köle olarak yarım dinara Suriyeli bir tüccara satmıştı.
Spartacus gözlerini arenanın altındaki kafeste arenadan damlayan kanlar ile açmıştı. Trakya’dan Roma’ya gemi ile getirilen Spartacus’un her yeri kanamaktaydı. Açlık ve susuzluk da bu acılara eşlik etmekteydi. Kafesin kapıları açıldı içeriye 2 tane yarı çıplak adam girdi ve Spartacus’ü arenaya götürmek üzere zincirlerini çözüp eline kılıç ve kalkan verildi. Spartacus arenaya yaklaştıkça izleyicilerin sesi kulaklarını çınlatmaya, arenanın sapsarı kumu gözlerini adeta kör etmeye başlamıştı. Kapılar açıldı Spartacus arenanın ortasına fırlatıldı. Karşısında elinde mızrak ile bekleyen artık kesip biçtiği adamlar yüzünden yarı çıplak, kaslı vücudu kana bulanmış bir gladyatör dikiliyordu. Spartacus gardını almış saldırmaya hazır bir biçimde beklerken. Balkondan onları izlemekte olan Gaius Claudius Glaber ayağa kalkıp dövüşü başlatmadan önce bir konuşma yapıp bir adet gladyatörün Spartacus’un yeterince acı çekmesine yetmeyeceğini ve olabilecek en şiddetli, en acılı ölümü hak ettiğini söyledikten sonra arenaya 3 tane daha gladyatör girdi. Bu gladyatörlerin her biri ludus’larda doctoreler yani eğitmenler tarafından özel eğitilmiş gladyatörlerdir. Gladyatörler Spartacus’un etrafını sarmış bir şekilde beklerken Gaius Claudius Glaber’den gelecek ”Başla” komutunu beklemekteydiler. Komut geldiği gibi elinde ağ olan gladyatör Spartacus’u yere sermiş sert yumruk ve kılıç darbeleri ile birlikte dövmekteydi. Ağır kılıç ve mızrak darbeleri ile yaralanan Spartacus yere kapaklanmış, artık ölümü herkes tarafından kesinleşmişti. Gladyatörler tarafından dizlerinin üstüne kaldırılan Spartacus’e tam ölümcül darbe vurulacaktı ki gözleri kapalı olan Spartacus kulağında karısı Sura’nın sesini işitmişti ”Hepsini Öldür”. Bunu duyan Spartacus gözlerini açmış ve atılarak yerde duran kılıcını alıp ölümcül darbeyi vurmaya hazırlanan gladyatörün gırtlağına saplamıştı. Bunu gören seyirciler ve Gaius Claudius Glaber gözlerine inanamamıştır. Fakat dahası onları beklemektedir. Spartacus 4 gladyatörü de alt ederek hem seyircilere hem de balkondakilere beklenmedik bir zaferi seyrettirmiştir. Bu beklenmedik zaferin sonucunda seyirciler Spartacus’u bir daha ki sefer arenada gladyatör olarak dövüştüğünü görebilmek için hayatını bağışlamışlardır.