Parkımın adı “ Space Park” olurdu. İçi su kaydırakları ve havuzlarla dolu olurdu. Havuzlar göller kadardı ve o kadar büyük olurdu ki içinde jet ski veya sürat teknesi ile yarışlar yapılırdı.
Üç boyutlu gözlükler takılarak içerisinde gezilen ekranla kaplı bir oda olurdu. Bu odada ekranlarda uzayla ilgili görseller ve belgeseller yayınlanırdı. İnsanlar kendini uzaydaymış gibi hissederdi. Suyun altına inen ve su altı dünyasında gezen korunaklı trenler ile hızlı turlar yapılırdı. Trenler yüksek hızlı tren gibi gezerdi. Aynı zamanda su altı trenleriyle parkın bir ucundan diğer ucuna yolculuk yapılabilirdi ve 20 km uzunluğunda olurdu.
Parkın açık bahçesi uzay boşluğu gibi gözükürdü ve içerisi çılgın hızlı trenlerle doluydu. Parkın ortasında yapay volkan olurdu. Volkanın etrafına tırmanış yapılırdı. Kış mevsiminde ise bu dağın üzerinde pist kurularak snow board ya da kayak yarışmaları düzenlenirdi.
Çarpışan arabalar bölümünde birçok parkur vardı. Çarpışan arabaların üstünde gece görüşü için değişik parlak ışıklar olurdu. Çarpışan arabaların sürüldüğü zemini aşırı kaygan bir zemin olarak tasarlardım.
Yılbaşı akşamı fişek gösterileri yapılıp, gerçek kar yağmazsa kar makinesi ile yapay kar yağdırılan özel partiler düzenlenirdi. En büyük kardan adam yarışması yapılırdı.
Bu park doğa dostu olarak tasarlanırdı. Nesli tükenmekte olan pandaların korunduğu bu parkta doğal bir orman alanı vardı. İçi bambu ağaçları ile doluydu. Pandaları tanımak isteyenler burda yürüyüş yaparak gezebilirdi. Park o kadar büyüktü ki içinde kamp alanı vardı.
Bu parkta hız trenlerinin raylarından üretilen elektirik enerjisi ile parktaki aletler çalışarak kendi enerjisini kendi üretirdi. Yazın havuzları dolduran su ile kışın yapay kar üretilirdi.