SOYGUN

Sabah uyandım. Kahvaltımı hazırlamak için mutfağa gittim fakat kahvaltı hazırlamak için hiçbir malzeme yoktu. Peynir, zeytin gibi şeyler almak için markete gittim. İhtiyaçlarımı aldım ve ödemek için kasaya götürdüm. Derken içeriye silahlı adamlar girdi. Kasiyeri silahla tehdit ederek bütün parayı aldı. Adamlar beni polisi aramamam için bayılttı. Her şey çok hızlı gelişti, kendime geldiğimde havaalanındaydım. Neden burada olduğumu anlayamadım. Önce marketi silahlı adamlar soydu sonra havaalanında uyandım. Aslında havaalanının bodrumunda uyandım. Yukarı çıktım sandalyelerde bekleyen insanlar, pistten kalkan uçaklar vardı. Pencereden baktığımda adamların bankayı da soyduğunu gördüm. Çuval çuval külçe altınlar taşıyorlardı. Adamlar beş kişiydi. Ellerindeki çuvallarla beraber küçük bir uçağa bindiler. Ben de onların arkasından uçağa bindim ve içeride yolcular olduğunu gördüm ve bir anda uçak havalandı. Pilotların konuştuğu mikrofondan şöyle bir ses geldi: “Polisi arayanın sonu hiç iyi olmaz!”. Herkes panik içindeydi. Hiç kimse korkusundan polisi aramamıştı. Ben hariç. Ben polisi arayacaktım. Önce kokpite girdim ve adamların boynuna valizle vurdum. Adamlar bayıldı. Fakat hesaba katmadığım bir şey vardı. Ben uçak kullanmayı bilmiyordum! Sürmeyi denedim. Uçak çok iyi gidiyordu. Sanki bir pilot sürüyormuş gibi. Uçaktaki ekrandan bir ses geldi. “Bib, bib, bib! Otomatik pilottan çıkıldı.” diye bir ses geldi. Meğerse uçağı ben sürmüyormuşum. Başından beri otomatik pilottaymış. Sonra kokpite bir adam girdi ve pilot olduğunu söyledi. Adama güvenerek direksiyonu ona emanet ettim. Gerçekten de pilotmuş. Uçağı indirdi. Polis havaalanında bekliyormuş, adamları polise teslim ettim. Polis beni tebrik etti.

(Visited 40 times, 1 visits today)