Günümüz yaşantımızda sosyal medya bizim için vazgeçilemez bir parça, bunu kimse inkâr edemez. Yedisinden yetmişine neredeyse tüm insanlar kendilerine hitap eden sosyal platformlarıyla sürdürüyor hayatlarını. Her ne kadar insanlar işin eğlenceli ve olumlu yanlarını görüyor olsa bile sosyal medyalar hayatımıza girdikleri ilk günden beri pek çok olumsuz duyguya sebebiyet veriyor. Aynı fikri düşünmeyenlerin birbiriyle olan anlamsız kavgaları, insanların yok yere birbirine kin kusup nefret dolu sözler söylemeleri ve en kötüsü insanları dış görünüşlere bakarak saçma yargılamalar yapılması.
Son yirmi yıl içerisinde insanlara güzellik algılarını sorsak alacağımız cevaplar aşağı yukarı birbirine benzer, belki de tıpatıp aynı olacak. Geçtiğimiz birkaç yıl arasında güzellik standardı insanlar tarafından zayıf, sarı uzun saçlar ve mavi gözleri olan kadınlar olmuştur. Bunun görebileceğimiz en belirgin örneği klasik Barbie bebekleri. Çocuklar bu bebeklerle beraber büyüdükleri için kendilerince ve dışarıdan gördükleri kadarıyla güzel olmak için aynı bu oyuncak bebekler gibi olmaları gerektiğini düşünüyor. Fakat daha eski yıllara gitsek, mesela İtalyan Rönesans’ına, kadınların günümüze kıyasla daha balık etli olduğunu görebiliriz, çünkü o zamanlar insanların güzellik anlayışı farklıydı her geçen yıl olduğu gibi. Aslında düşününce bu kalıpların ne kadar saçma ve insanları ne kadar özgüvensiz yaptığını anlamamak zor değil. Peki neden hala bu tür karşılaştırmalar devam ediyor?
Cevap aslında en başta bahsetmiş olduğum sosyal medyanın ta kendisi. İnsanlar gerçek hayatta yapmasa bile sosyal medya insanların tanımadıkları kişilere dahi zorbalık yaptığı en büyük yer. Bu sözleri çoğu insan takmıyor olsa bile bazı insanlar var ki tek ufak söz bile özgüvenlerini yıllarca düşürüp yıkabilir. Bazı insanlar var ki kendine göre sağlıklı ve mutlu olduğu bir kiloya sahip olmasına rağmen tanımadığı bir kişinin yorumu üzerine kendini günlerce aç bırakabilir. Ve bazı insanlar var ki toplumun saçma düşünceleri yüzünden kendini rahat hissettiği giyimden, saç tarzından ve davranışlarından tek bir cümle yüzünden vazgeçebilir.
Birkaç küçük örnekten bile aslında sosyal platformların insanları ne kadar acımasız, düşüncesiz varlıklar olduğunu anlayabiliriz. Kimse kimseyi ne olursa olsun sırf kendi zevkine uymuyor diye yargılayamaz. Hiç kimse hiçbir zaman kimsenin özgürlüğünü elinden alamaz. Öylesine yapılmış yorumlar ve sözler farkında olunmasa bile bir sürü insanın hayatını sonuna kadar değiştiriyor. Böyle ortamlarda büyüyen çocuklar da ne yazık ki istemeden de olsa böyle bir yetiştirme tarzında büyüyüp hayatlarını sürüyorlar.
Aslında insanlar kimseye karışmadan, kimseyi eleştirmeden hayatlarını sürseler her şey hepimiz için ne kadar güzel olur. İnsanlar yaşamlarını başkalarının düşüncesi yüzünden kendilerine zindan etmezlerdi, istediklerini giyip, istedikleri gibi davranırlardı. İnsanlar bu şekilde davranmaya başlarlarsa birkaç yıl içinde bütün insanlar hareketlerini, davranışlarını düzeltebilir; insanlar kırılmamış olur. Öyleyse neden zaman kaybediyoruz ki?