Sonsuz Uyku
Merhaba, ben Dr. Kaya. Hetiji hastanesinde çalışıyorum, ayrıca bunun yanında bir psikiyatristim. Şu ana kadar gelen hastalarımın neredeyse hepsine kolaylıkla gerektiği hizmeti verebildim. Ancak, şimdi anlatacağım hasta gördüğüm en sıradışı hasta oldu. Bu olay tam da şöyle başladı: 22 Ekim Cuma gecesi, 401 numaralı odadan bir ses duyuldu: “HAYIR! ÖLMEK İSTEMİYORUM! AZRAİL BENİM İÇİN GELDİ, İMDAT!” Bu ses duyulduktan sonra, o gece nöbetçi olan ben ve bazı meslektaşlarım 401 numaralı odaya koştuk. Ancak odada, yatan hasta Cansu Cihan’dan başka kimse yoktu, en azından diğerlerine göre. Ben o “Azrail” denen kişinin aslında burada, neredeyse bir aydır yatan hasta olan Arda Avcı Bey olduğunu biliyordum, tanık olabileceğim en tuhaf hastalığa sahipti. Bu yüzden de ona sadece ben bakmaya karar verdim.
Tabi ki Hetiji hastanesinde bu hastadan da haberdar olan tek kişi bendim. 401 numaralı odadan çıkarken, bir meslektaşım, bu olay karşısında nasıl bu kadar sakin kalabildiğimden şüphelenip, yanıma geldi ve: “Biliyorum bir psikiyatristsin, böyle durumlar karşısında sakin kalmanı anlayabilirim, ama neden diğer doktorlarla birlikte hastanın yanında kalmadın?” diye sordu.
Ben de artık bu “gizli hasta” olan Arda Bey’i bunu fark edebilen bir meslektaşıma anlatmaya karar verdim; Bu ayın başında, Hetiji hastanesine Arda Avcı diye birisi geldi. Kendisi 20’lerinin başında, genç bir adamdı, ama nedense yaklaşık 5 yıl yaşlı gösteriyordu. Bana: “Doktor bey, benim bir sorunum var, geçtiğimiz günlerde rüyalarım nedense gittikçe uzuyor, en son 2 saatlik bir rüya gördüm.” dedi. Bunun tamamen psikolojik olduğunu düşünmüştüm, bu yüzden gerekli ilaç ve reçeteleri verip ona 1 hafta sonra tekrar kontrole gelmesini söyledim.
Aradan 3 gün geçti, ve Arda Bey’i yeniden odamın önünde buldum. Bu sefer de ilacın bir etki etmediğini söyledi ve rüyalarının yine de gittikçe uzadığını söyleyip, en son 1 hafta süren bir rüya gördüğünü iddia etti. Bu olaydan sonra Arda Bey’in gerçeği söyleyip söylemediğinden şüphelenmeye başladım.
Arda Bey’in ilk gelişinden beri araştırma yapmıştım, ama hiç böyle bir hastalığın olduğu kanısına ulaşamadım. Yine de, gerçek olup olmamasına karşın, Arda Bey’e yardım etmeye karar verdim ve ona hastanede kalmasını, orada uyurken araştırma yapacağımı söyledim. O gece Arda Bey’in beyin sinyallerini kontrol etmek üzere, uykunun en derin evresine ulaşmasını bekledim. Gördüklerime inanamamıştım. Arda Bey’in beyin dalgaları uykunun en derin evresinde, ortalama bir insanın aksine çok daha şiddetliydi. Bu olaydan dolayı korkup Arda Bey’i hemen uyandırdım. Arda Bey: “Neredeyim?” diye sordu. Ona: “Hatırlamıyor musun? Ben doktorun Kaya, senin uzun rüyalarını araştırmak için bu gece burada durmanı istemiştim, ama görünen o ki, bir geceden daha fazla kalmak zorundasın.” diye cevap verdim. Arda Bey: “Şimdi hatırladım, anlıyorum ve de doktor bey en son gördüğüm rüya tam 1 ay sürdü! Bu durum hakkında yapabileceğiniz hiçbir şey yok mu?” diye sordu Arda Bey. Ben de: “Şu anlık maalesef elimden gelen bir şey yok, ama daha fazla araştırma yapıp bu hastalıktan kurtulmanız için gerekenleri yapacağım.” dedim.
Aslında bu konu hakkında Arda Bey’e nasıl yardım edebileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Her geçen gün rüyaları daha da uzuyordu ve daha 20 yaşında olmasına rağmen şimdiden 50 yaşında gösteriyordu. Günler gelip geçti, elden bir şey gelmiyordu.
Ayın 17’sinde sabah saatlerine karşın Arda Bey’in kaldığı odaya bir kontrol yapmak üzere gidiyordum ki, onun o halini gördüm; artık bir yaşlı gibi de değil, yaşayan bir fosil gibi görünüyordu. Derisi o kadar kuruydu ki dokunsan dökülecek gibiydi. Ona yaklaştım ve Arda Bey: “Neredeyim? Sen kimsin?” diye sordu. “Bunu en az 10 kere söylemişimdir, ben Dr. Kaya. 17 gün önce bu hastaneye uzun rüyaların yüzünden gelmiştin, hatırlıyor musun?” dedim. Arda Bey: “Ah! Şimdi hatırlıyorum, ama doktor bey, en son rüyam tam olarak 100 yıl sürdü. Artık rüya görmekten korkuyorum, uyumak istemiyorum, çünkü rüyalarım her ne kadar uzun da olsa bunun en kötü yanı hepsinin kabus olması. Lütfen yardım edin.” diye cevap verdi Arda Bey. Bana kalsa, elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordum. Ama hiçbir şey Arda Bey’in bu uzun rüyalarına bir çare olmuyordu. Artık elimden gelen bir şey olmadığı için Arda Bey’in kaldığı odaya her gün girip onu kontrol etmeyi bırakmıştım.
Ayın 20’sinde Arda Bey’i tekrar kontrol etmeye karar verip sabah saatlerinde odasına girdim. Arda Bey uyanıktı ve şöyle bağırıyordu: “CANSU! CANSU! KARIM CANSU NEREDE? CANSU!” Artık Arda Bey’de umudumu kaybetmiştim, ama yine de ona kim olduğumu hatırlatmak istedim: “Arda Bey, ben sizin doktorunuz Kaya. Bu hastaneye 20 gün önce geldiniz, Cansu ise sizin karınız değil, bu hastanede kalan başka bir hastadır, üzgünüm.” Arda Bey ise şöyle yanıt verdi: “Doğru, hepsi bir rüyaydı, değil mi? Doktor Bey, en son gördüğüm rüya tam olarak 400 yıl sürdü. Artık rüya görmek istemiyorum, peki eğer sonsuza kadar süren bir rüya görürsem? O zaman ne olacağını hayal bile edemiyorum, ben bir sona ulaşabilecek miyim?” dedi Arda Bey.
Bunu hiç düşünmemiştim, ya bir insan sonuz bir rüya görme kabiliyeti elde ederse? Ölümsüz olabilirler mi? Peki ya beden ölünce rüya yine de devam edebilecek mi? Arda Bey’in bu günkü söylediklerinden sonra kafamda binlerce soru oluştu. Bu da bugün Cansu Cihan’ın gördüğü “Azrail”in hikayesiydi, diye anlattım yanımdaki meslektaşıma.
Arda Bey’i anlatmam bitince, meslektaşımın ten rengi adeta kar beyazına dönmüştü, ama yine de şu sözleri söyledi: “Eğer en son 20’sinde kontrol ettiysen, 2 günde rüyalarının ne kadar uzayabileceğini tahmin edebiliyor musun?” diye sordu. Cevap veremedim. O geceden bir sonraki sabah, ikimiz birlikte Arda Bey’e bakmaya gittik. Arda Bey’in odasına girdiğimiz anda, insan-fosil tarzı bir şey görmek yerine, Arda Bey’in sanki milyon tane küçük parçaya bölünmüş kristalimsi parçalarını gördük. O an aklıma ilk gelen şey Arda Avcı’nın aklıyla birlikte sonuz bir rüyaya girmiş olmasıydı. O kristalimsi parçalardan bir tanesini incelemek için aldım, ama o zaman aklıma bir şey geldi. Cansu Cihan ölmekten korkuyordu. Peki ya bu parçayla ona sonuz bir yaşam verebilseydim? Bu konuyu birkaç gün düşündükten sonra, Cansu Cihan’a bu kristalimsi parçalardan birini verdim. Tam da düşündüğüm gibi oldu, artık onun da her geçen gün rüyaları uzuyordu, aynı Arda Bey gibi. Kim bilir, belki de insanlar sonsuza kadar yaşayabilirdi.