Yumruk, tekme, diz, dirsek ardı ardına gelmeye devam ediyordu üstüne. Ayakta kalmalı, açlıktan kemikleri sayılan vücudunu toparlamak için yemeğe ihtiyacı vardı. Yediği hasarları umursamaz bir şekilde ayağa kalktı, rakibinden gelen yumruktan hızlı bir eskiv ile kaçtı ve sağ kroşesiyle rakibini yere yatırmayı başardı. Uzun süren bir kayıp serisi sonrası bu galibiyet ona mutluluk vermişti. Haftalar sonra karnına yemek girecekti. Temel ihtiyaçlar müsabaka sonucu kazanılır. Su, yemek, kıyafet, elektrik, ısı ve bunun gibi ihtiyaçları elde etmek için her kategoride ayrı ayrı müsabakaya girmek ve kazanmak gerekir. 3 günde bir müsabakaya çıkma hakkı tanınır. Eğer üst üste 10 müsabaka kaybedilirse o kişiye daha sık dövüşme hakkı tanınır. Jackson’a da bu ekstra hak tanınmıştı. Son müsabakasını kazandığı için ona yemek verildi. Müsabakaların özel kuralları vardır. Karşı cins biriyle dövüşmek yasaktır, çünkü güçler eşit derecede değil. Herkes kendi kilosuna yakın kişilerle dövüşmek zorundadır. Örneğin 60 kiloluk bir birey en düşük 55, en fazla 65 kilo olan bir bireyle dövüşebilir. Aksi takdirde haksızlık oluşacaktır. Vücudun her bölgesini kullanmak serbesttir fakat öldürücü hamleler yapmak yasaktır. Eğer kasıtlı bir şekilde öldürücü hamle yapılırsa kişi idam cezasına çarptırılır.
Sabah saat 6 olmadan ayaklandı Jackson. İnsanların saat 6 dan sonra kalkması yasaktır. En geç 6.30 evden çıkıp işlerine gitmeleri gerekir. Jackson uzun süre sonra yediği yemeğin verdiği mutlulukla erkenden kalkıp yola koyulmuştur. Yolda birkaç tanıdığıyla karşılaşmış ve gözleriyle selamlamıştır onları. Konuşmadan, çünkü sıradan insanların konuşması yasaktır. Birbirlerine tehlikeli bilgilerin aktarılmasından korkulduğu için böyle bir yasak getirilmiştir. Üst düzeydeki insanların çevirdiği dolapların yayılmaması onlar için çok önemli. Eğer sıradan insanlara yayılırsa isyan çıkabilir ve üst düzey insanların sayısı o isyanı durdurabilecek kadar yeterli değildir.
Tüm bu olanlara herkes alışmıştı fakat bu dünya hep böyle değildi. Ama yöneticiler insanları o kadar iyi manipüle etmişti ki insanlar düzenin bu olduğuna ikna olmuştu. Eskiden özgürlük vardı, yaşanılası bir yerdi dünya, iletişim kurmak serbestti, insanlar mutluydu. Jackson’ın kafasında bu düşünceler yer alıyordu hep. Sistem onun zihnine erişim sağlayamamıştı ve onun gibi insanların sayısı az da olsa vardı. Jackson da onların varlığına inanıyordu fakat kimin öyle olduğu hakkında net fikir sahibi değildi. O artık konuşmak istiyordu, sessiz kalmaya katlanamıyordu daha fazla. Bu sistemi değiştirmeyi kafasına koymuştu. En çok emin olduğu insanı, Jason’ı sokaktan geçerken gördü ve onu eliyle çağırdı. Bir süre ıssız bir yere kadar yürüdüler sesleri çıkmadan. Daha sonra Jackson’ın ağzından “ Merhaba.” kelimesi çıktı. Jason şaşırmış gözlerle arkadaşına baktı ve onun ağzından da aynı kelimeler döküldü. “Birisi bana böyle bir şeyin olacağını söyleseydi imkansız derdim.” dedi Jason. Konuşmaya cesareti olan ve sistemin kölesi olmayan birini bulmak ikisinin de içini rahatlatmıştı.
Bir kurşun sesi duyuldu. Jason saniyeler içerisinde hayatını kaybetti. Ve bir kurşun sesi daha Jackson da arkadaşını yalnız bırakmayarak ebedi sonsuzluğa yelken açtı. Yöneticilerin adamlarından kaçmayı başaramadılar ve her eski direnişçi gibi hayatlarını kaybettiler. Sisteme karşı çıkarsan kaybedersin bu dünyada. Kaçış yok ölümden istedikleri gibi biri olmazsak.