Atatürk, 10 Kasım 1923’te hayata veda etti. Ancak ölürken bile yüzündeki özgüven ve cesareti hiç kaybetmedi. O, Türk milletinin ilk başöğretmeni, ilk cumhurbaşkanı, TBMM’nin kurucusu, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’tü. Hayatı boyunca pek çok zorluğa göğüs germişti, bizim dahi aklımızın eremeyeceği sıkıntılarla mücadele etmişti.
Örneğin, Sakarya Meydan Muharebesi’nde Atatürk, Yunanlara karşı savaşılan bu cephede 18 Temmuz 1921 tarihinde bizzat bulunarak gözlemde bulunmuştu. Ordunun tekrar güçlendirilebilmesi için Sakarya Nehri’ne çekilmesini öneren Atatürk, Yunan ordularına karşı kritik bir avantaj elde etmişti. Bu cephede savaşırken Başkomutan unvanını alan Atatürk, 12 Ağustos 1921’de bu unvanla ordunun başına geçmişti.
Eğer benzer bir hayat deneyimine sahip olsaydım, son sözlerim şöyle olabilirdi: ”Evet, birçok savaşta mücadele etmek durumunda kaldım. Ancak artık bedenim bir savaşa daha dayanamaz.” Örneğin, Çanakkale Kara Savaşları’nda Atatürk, savaş esnasında üst cebinde bir cep saati taşıyordu. Bir anda göğsüne isabet eden bir şarapnel parçası, cep saatinin üzerine gelmişti ve bu sayede ölümden dönmüştü. Atatürk’ün yaşadığı travmalar ve acılar, bu sözlerle anlatılabilir.