Son Perde Efsane

4 Kasım 1938 tarihinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık durumu ciddi bir hal aldı. Atatürk’ün milletvekilleri ve yaverleri, halka bir veda konuşması yapması gerektiğine karar verdiler. Bu düşünce, “Son Perde” adı altında Meclis’e sunuldu ve olumlu bir geri dönüş aldı. Konuşma için belirlenen gün, 10 Kasım 1938, saat 08.00’di. Konuşma gününde, Dolmabahçe Sarayı’nın önünde toplanan muhabirler ve gazeteciler, sarayın balkonundan bir yüzün görünmesini bekliyordu. Bir süre sonra, Atatürk’ün yüzü, doktorlar ve yaveri eşliğinde balkonda belirdi. Her şey planlandığı gibi ilerledi ve Atatürk konuşmasına şu şekilde başladı:

“Saygıdeğer Türk milleti!

Ülkemizin anlık Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olarak, bu konuşmayı sizlere yapma sebebim, fani hayatımın sonlarına yaklaşıyor olmamdır. Bu üzücü olaya rağmen, içimde bir üzüntü yok. Çünkü ben, size en değerli miraslarımı bıraktığımı düşünüyorum. Benim mirasım akıl ve bilimdir, cumhuriyettir, özgür düşüncedir. Bugünlerin geleceği zaten kuşku duyulmaz bir gerçekti. Ancak ben üzgün değilim ve gözüm arkamda kalmayacak. ‘Naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır!’ Ben Türkiye Cumhuriyeti Devletini, aydın ve asil Türk gençliğine emanet ediyorum. Ve bu emaneti canlarından daha değerli tutmayacaklarından hiç şüphem yok. ‘Cebren ve hile ile aziz vatanın her bir köşesi işgal edilmiş olabilir. İktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını müstevlilerin siyasi emelleriyle birleştirmiş olabilir. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.’

Ancak bu durumda bile aziz Türk milleti, vazifeye atılmaktan bir an bile tereddüt etmeyecektir. Vatanı kurtarmak için ellerinden gelenin çok daha fazlasını yapacak ve aziz vatanı savunmak için durmayacaklardır. (Saat 08.43)

Sevgili milletim!

Ben aranızdan maddi olarak ayrıldığımda, öğütlerimi, ilkelerimi ve görüşlerimi unutmayacağınıza ve vatanı ve bayrağı canınız pahasına koruyacağınıza olan güvenim tamdır. Ancak düşmanlarımız, bu hüzünlü zamanı kullanarak aziz vatana darbe vurmaya çalışabilir. Her ne olursa olsun, tedbiri elden bırakmayın! Benim sizden son isteğim şu şekildedir:

Aziz Türk Milleti!

Ben, sizden, bıraktığım fikirleri geliştirmenizi ve ilerletmenizi bekliyorum. Amacınız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni muasır medeniyet seviyesine çıkarmaktır. Vatanı korumak ve geliştirmek, her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yegane görevidir. Bu görevi yerine getirmek için gerekli güç, damarlarınızdaki asil kanda zaten mevcuttur.” (Saat 09.00)

Atatürk’ün halka söylediği son söz, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” oldu. Saat 09.01’de durumu daha da ağırlaşan Atatürk, doktorlar tarafından balkondan içeri alındı. Hemen yatağa yatırılan Atatürk, ağır bir koma geçirdi. Ölüm gerçeğinin son anları geldiğinde, yanında bulunan Dr. Neşet Ömer Bey, “Dilinizi göreyim efendim. Lütfen dilinizi dışarıya doğru çıkartın.” diye telaşlanırken, Atatürk, Dr. Neşet Ömer Bey’e bakarak “VE ALEYKÜM SELAM” diyerek gözlerini kapattı.

(Visited 8 times, 1 visits today)