Bir sabah kalktım ve işe doğru gitmek için evden çıktım. Tabii o zamanlar bir işim vardı. İş yerinde patronum yanıma doğru yürürken ben onu görmemiştim. En son ayak sesi duyunca arkama baktım ve müdürümü gördüm. Çok tedirgin oldum. Müdür gelip:
-Hemen benim odama, dedi kızgın bir şekilde.
Sanki ilkokuldaymışız gibi herkes:
– Ooo, demeye başladı.
Korkumdan titriyordum adeta, müdürüm bir anda:
– Hızlı ol hadii, dedi.
Müdürün odasına vardığımızda, bana bir zarf verdi. İçinde çalıştığım yıl kadar maaş vardı. İçimden kendime “Acaba kovuldum mu?” diye sordum. Müdürüm lafa girdi:
“Eee, ne bakıyorsun, haydi eşyalarını topla, KOVULDUN!
O daha fazla kızmadan önce hemen eşyalarımı toplayıp eve gittim . En azından para kazındım, dedim. Kendimi içten içe motive etmek için ama saniyeler sonra eve geldiğimde birkaç haciz memuru kapımdaydı. İçimden “N’oluyor ya…” diyesim vardı ama ben bir şey demeden evime girdiler, eşyalarımı teker teker aldılar. Şaşkınlıktan ağzımı açamıyordum. İçimden “Ben bir şey yapmadım ki ne oluyor, biri bana iftira mı attı?” diyordum.
Haftalar sonra artık yakın arkadaşımın evinde oturuyordum, parasız ve evsiz olduğum için aklıma bir fikir geldi. Para ödüllü bir soru yarışmasına katılacaktım. Arkadaşıma söyledim ve sadece içeriye koştu. Zaten aklımda bin bir sorun vardı “Boş ver.” deyip bin bir sorunun içine bir sorun daha ekledim. İşte o gün gelmişti, yarışmaya geldim. Tüm soruları bilmiştim ve sıra son sorudaydı. Çok heyecanlıydım ve soruyu tam hatırlamıyordum. Ama tek hatırladığım sunucunun son lafıydı “Son kararın mı?” Benim korkudan dilim tutulmuştu. Onun yerine “Hıhı” şeklinde kafamı salladım ve sunucu “-DOĞRU!” diye bağırdı. Herkes beni alkışlıyordu ve sonunda zengin olmuştum. Ama hala o haciz memurlarını eve getirten iftiracıyı bulamamıştım.