Voleybolun tanımı kişiden kişiye değişir. Kimisi için basit bir file ve sahadan oluşan spor, kimisi için de spor yaptığı sıcak bir ev gibi olmasıdır.
Bana göre başarılı olma hissini gerçekten hissedebildiğim, oynayarak, sağlıklı dolu dolu vakit geçirebildiğim anladır…
Voleybol oynarken unuturum her şeyi, kulaklarım sadece arkadaşlarımın sesini duyar, gözlerimse izler topun nasıl havalandığını. O anlarda kendimi mutlu ve huzurlu hissederim, bırakırım kendimi topun etrafımda savurduğu rüzgâra…
Çok küçük yaşlarımda tanıştım bu oyunla, hiç unutmuyorum küçücük ellerimle vurmaya çalıştığım o ilk topumu…
Zamanla öğrendim voleybolun bir takım sporu olduğunu, bireyselliğin olmadığını…
Sahada altı savaşçı…
Düdük sesiyle başlar oyun oynamaya ya da mücadele etmeye…
Voleybol birlik ve beraberliğin de bir sembolüdür aslında. Bu altı kişinin farklı farklı görevleri ve yetenekleri vardır. Biri oyunun beyni, biri kalbi, diğerleri ise duvarı…
Bunlar birleştiğinde çıkar ortaya takım ruhu…
Yine böyle tüm ruhumuzun birleştiği, nefeslerimizin kesildiği zor bir mücadele olacak gündü 15 Şubat Pazar…
Hepimiz hazırdık, formalarımızı giydik, kolluk ve dizliklerimizi taktık. Ama farklı bir şeyler hissediyordum, bu dizler benim miydi? Neden bu kadar titriyordu? Nefes alıp vermelerim bile sanki yarışıyordu düşüncelerimle…
Ellerim üşüyor, kulaklarım duymuyor, gözlerim kilitlenmiş gibiydi. Yanlış bir şeyler var sanki, ama ne?
HAYIR!
Yapamayacağım.
Bu son maça çıkamayacağım.
Kazanamayacağım…
Durduramıyorum aklımdan geçen kötü düşüncelerimi. Küçük kalbim nasılda sıkışıyor.
Bir karar vermeliyim ama ne?
Son bir KARAR?
Düşün, düşün, düşün…
Bir karar verdiğiniz zaman, bu kararın size neler yaşatacağını ve hayatınızda neleri değiştireceğini bilemezsiniz, belki tahmin edebilirsiniz, bu tahminle tercih yaparsınız ve bu tercihe göre yaşarsınız.
Doğru ya da yanlış iyi ya da kötü… Ama tercih sizindir.
Bu son kararda benim.
Spor salonundaki sesler yükselmeye başladı, duyuyorum artık, kalbimde ruhumda hazırdı bu ana…
Sahanın ortasında dikildim tüm gücümle, fileye dokunabiliyordum, keskin gözlerimle odaklandım karşı takım oyuncularına…
Başlama düdüğün çalmasını bekliyordum.
Evet işte bu bendim, buldum kaybettiğim kendimi, verdim kararımı…
Olmak istediğim yer bu saha, bu maç, bu an…
Salondaki sesler daha güçlüydü artık, alkışlar, bağrışmalar…
Hazırdık takım olarak, tek yürek tek bilek…
Ve çaldı başlama düdüğü, salondaki tüm sesler kesildi birden, herkes tüm dikkatiyle servisi atacak oyuncuya odaklanmış, topu havalandırmasını bekliyordu.
Tam topu havaya attı vuracaktı ki!
Kararlı ve güçlü ayaklarımla bastığım o zemin sallanmaya başladı.