Son Çığlık

O sabah her insan canlısı için sıradan bir gün gibiydi.Yine güneş doğacak, kuşlar ötecek ve insanlar bilindik koşuşturmalarıyla günlük yaşamın karmaşasında  kaybolacaklardı. Jack de bu hengamenin içerisine kendini atmak üzere evden çıktı.Her şeyin bir önceki gün kadar sıradan ve normal olacağına o kadar emindi ki etrafında olan hiçbir şey ile ilgilenmeden yürümeye devam etti. Artık o kadar monotonlaşmıştı ki o sabah annesinin ona sarılmadığını, kuşların cıvıldamadığını hatta etrafında hiç ses olmadığını henüz anlayabilmişti.

Birdenbire irkildi ve bütün vücudunu bir ürperti kapladı. Olan şeyi algılaması buz gibi bir suyun içine düşmesi gibi büyük bir acı verdi. Ne olmuştu da her şey böyle tuhaftı? Hiçbir şey aynı değildi bin yıllardır insan canlısı dünyayı ve dünya üzerindeki her şeyi kendi çıkarı için hoyratça, acımasızca ve düşüncesizce yağmalamış, adeta kendi sonunu hazırlamıştı. Bütün bunların kaçınılmaz sonucu olarak da doğa bir uyarıda bulunuyordu. Bütün dünya birden bire sessizliğe büründü.Ancak bu sessizlik onu  anlayabilener için doğanın son çığlıklarıydı. Jack ‘ Bu yardım çığlığını bir tek ben mi duyuyorum’ diye düşündü.Fakat belliydi ki yalnız değildi. Halbuki yıllardır doğa insanları uyarıyordu.Mevsim değişiklikleri, seller, fırtınalar, depremler, tusunamiler… Doğanın kaybettiklerini geri alma çabasıydı. Bütün insanlık bu uyarılara kör, sağır, dilsiz bir tavır sergileyerek tepkisiz kalmıştı. Her uyarıdan sonra tahribat doğayla insan arasındaki savaşı daha acımasız bir hale getirmişti. Doğa sessizce son uyarısını yapıyordu. Dünya için insan yaşantısı veya insan ömrünün süresi sadece bir andı ve dünya için belki de en gereksiz canlı insandı. Çok uzun yıllar boyunca aslında dünyada insan canlısı yoktu ve işler de gayet yolundaydı.

Doğa artık intikamını alıyordu.İnsanlar artık eskisi gibi eğlenmiyor, mutlu,huzurlu ve sevgi dolu değillerdi. Artık insanlar dünyanın en mutsuz canlılarıydı. Bu her şeyin sonu olmamalıydı.Tahribat ve yıkım son bulmalıydı, mutlaka yapacak bir şeyler vardı. ‘Ama ne?’ diye düşündü Jack. Aslında her şey için çok geç kalınmıştı, insanlığın sonuydu bu. Sadece insanlığın değil tabii ki dünyada yaşayan bütün canlıların, her şeyin sonuydu.Dünya sanki ikiye ayrılıyordu. Yerlerde çatlaklar oluşmaya başlamış ve bütün doğal afetler aynı anda olmaya başlamıştı. Yangınlar çıkıyor ancak seller yangınları söndürüyordu… Sessizlik yerini insan çığlıklarına ve müthiş  bir karmaşaya bırakmıştı. Bu yaşanan olaylar tam anlamıyla kıyametin ta kendisiydi.Jack kulaklarında bir kadın sesinden kendi adını duydu ve yanağında bir öpücük hissetti. Bunların hepsinin bir rüya olduğunu anlayınca rahatladı ve aklından her insanın değişime kendisinden başlaması gerektiğini düşündü ve rüyadan sonra doğaya daha duyarlı davrandı.

 

(Visited 90 times, 1 visits today)