Ankara… Dili olsa neler neler anlatır dediğimiz şehir. Şimdi Ankara’nın dili olsa neler anlatırdı. Bunu okuyacağız…
Biraz hareketli, biraz serin bir akşam üstüydü şehrimde. Kızılay meydanda her kafadan insanlar toplanmış, bir bütün denilebilecek şekilde geziyorlardı. Ama birazdan zaten bir bütün olacaklardı. Çünkü yirmi dokuz ekim için Anıtkabir’e meşaleli yürüyüş vardı.. Çoğu kişi bu anı beklerken heyecanlıydı. Vaktin gelmesine bir dakika vardı. Kalabalık toplandı ve yürüyüş başladı.Hafif esintiye karşı insanlar önlemini almıştı. Hoş yıllardır benimle yaşayan insanlar hafif esintinin akşam saatlerinde hiçte hafif olmayacağını biliyordu. Çocuklardan tutun gençlere, gençlerden tutun yetişkinlere kadar çoğu yaştan insanlar buradaydı. İki genç kız çocuklu bir aile gördüm, ellerinde meşaleleri var diğer herkes gibi marşları söylüyorlar, coşkuyla yürüyorlardı. Oradan daha iki yıl önce doğmuş bebekleriyle beraber ellerinde meşale olmadan sadece marşları söyleyerek yürüyen bir aileye baktım. Huzurlu ve mutlu görünüyorlardı.
Marşlar, türkülerle yol devam ederken yoldaki evlerden insanlar camlara çıkmaya başladı. Yaşını almış bir teyze yürüyenlere elindeki bayrağı sallayarak selam verdi. O an orada çok net bir şekilde anladım ki Cumhuriyet sevgisi her yaştaydı.
Yürümeye devam ediyorlardı. Anıtkabir’e az kalmıştı, yaklaşık yarım saattir yürüyorlardı. Bir anda herkes durdu. Kocaman büyük bir Türk bayrağını açıp insanlara verdiler. İnsanlar büyük bir sevinçle bayrağı tutup yürüdüler.
Hava artık soğumuştu Artık Anıtkabir’e varmışlardı. Anıtpark’a doğru giden kişiler olsa da neredeyse herkes Anıtkabir’e doğru yürümeye başladı. Anıtkabir bu hafta da olduğu gibi bugün de kalabalıktı. Ama ayrı bir hissiyatı vardı bugünün. Bütün ulusun kalbi ortak atıyordu. Aynı sebep aynı arzuyla atıyordu yürekleri.
Kainatta böyle güzel bir görüntü görülmemişti.. Anıtkabir’in parlayan ışıkları arasından geçen insanlarla beraber bu görüntü daha da güzelleşiyordu. İnsanlar yavaş yavaş bu güzel görüntünü kaynağına yürüyorlardı. Aynı zamanda onları üşütecek bir soğuk vurdu yüzlerine. Kimisi umursamadan kimisi montlarına daha sıkı sarılarak yoluna devam etti.
Ve evet.. İnsanların her şeye rağmen beklediği ana gelmişlerdi sonunda. İçeri girdiler ve yanan meşalelerin arasından Mustafa Kemal Atatürk’ün anıtına doğru yürüdüler ve herkes sakince birer karanfil bırakarak selam verdi. Kimi gözyaşlarını gizleyerek, kimi gözleri dolu dolu çıktı oradan.
Gece olmuştu artık. Soğuk iyice baskın olmaya başlamıştı. Bir yanda yanan meşaleler bir yanında insanlar yavaş yavaş ayrılmaya başlamıştı. Bir günüm böyle geçti bu güzel yerde.