Bir sabah uyandım ve hatırladığım tek şey adımdı. Nolmuştu bana? Bütün anılarımı, bütün yaşanmışlıklarımı kim sömürmüştü beynimden? Hiçbir şeye anlam veremiyordum. Belki bir şeyler hatırlarım diye telefonumu açmaya çalışıyordum ama şifremi bile hatırlamıyordum. Benim hatırlayamamı geçtim, telefonum yüzümü bile anımsayamıyordu. Öyle bir boşluktaydım ki sanki hissettiğim her şeyi ilk defa hissediyordum. Açlık, kırgınlık, mutluluk, heyecan… sanki hiçbirini daha önce hissetmemiştim. Ben rengini ilk defa gördüğüm gri kanepede oturup derinlikler içinde düşünürken kapı çaldı. Daha önce hiç duymadığım bir ses olduğu için birazcık yerimden sıçramış olabilirim ama sıkıntı yok. Kapıyı açtım ve 1.80 boylarında bir adam belirdi. O bana, ben de ona bakıyordum. Abartmıyorum, yaklaşık 50 saniye falan böyle bakıştık. Bu adam benim dünyanın en kuytu köşesindeki evimi nerden bulmuştu? En son tutamadım ve sorulması gereken “kimsiniz?” sorusunu sordum. Adam dünyayı sorgularcasına gözümün içine baktı. Noldu dedim, gözü doldu. Şaka herhalde dedi, kahkaha attı. Hadi bozmiyim diye, ne kadar sahte olsa da ben de şöyle bir güldüm. “E hadi, açmıyacak mısın kapıyı kızım?” dedi. Orada benim devrelerin hepsi koptu. Hafızamın olmadığını farkındaydım ama bunu beni tanıyan ve benim tanımadığım insanlara nasıl açıklayacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. “Amca, gel bi otur, sana anlatmam gereken şeyler var” dedim. Gariban adamın gözü iyice dolmaya başlamıştı. Orada anladım zaten dedim acaba bu adam benim babam olabilir mi diye. Evet, ve ben tanımadığım ve muhtemelen babam olan bir adamı evime aldım. Geçtik kanepeme. “Kanepeni mi değiştirdin, evine çok yakışmış” dedi. “Güzelmiş evet” diye yanıt verdim. Çünkü ben de yeni görmüştüm ikinci kanepeyi. Ben direk konuya girdim ve adamın kim olduğunu sordum. “Kızım, sen benimle dalga mı geçiyorsun? Hayır, 1 Nisan falan da değil, noldu sana? Kafanı bir yere mi vurdun?” dedi bana. Kızım diye hitap etmesinden, kırıcı olmadan kendimi ifade etmeye çalıştım. “Ben bana ne olduğunu bilmiyorum ama yarım saat önce uyandım ve hatırladığım tek şey adımdı. Şu anda beni tanıyan hiç kimseyi tanımıyorum. Sizi de tanımıyorum. Ayna olmasa kendimi bile tanımayacağım. Bu gerçekten bir şaka değil lütfen anlayın beni. Siz benim babam mısınız? Çünkü iletişime geçtiğimiz dakikadan beri 4 kere kızım kelimesini kullandınız.”dedim. Muhtemelen babam olan kişi denizlercesine dolu olan gözleriyle ağlayarak hızlıca evimden çıktı. Engel olamadım ve sadece gidişini izledim. Tekrar gelmesini ne kadar istediğimi kimseye anlatamam. Lakin ne numarasını, ne de adını biliyordum. Bildiğim tek şey soyadıydı. Muhtemelen uzun bir süre görmem babamı bir daha ama şu anda tek istediğim şey yeniden başladığım hayatımda o gariban beyefendiyi tekrar görebilmek. Tek tanıdığım ve bana bu yeni dünyada o sağlam güveni veren tek insandı galiba o. Bana “kızım” diye hitap etmese bile ben onun babam olduğunu yinede anlardım. Tek istediğim şey bu kuytu köşe eve tekrar gelmesi. İsteyeceğim son şey ise, onun evimden son kez çıkışıdır bence…
“Siz de Kimsiniz?”
(Visited 60 times, 1 visits today)