Hayatımın tamamını sadece hayat üzerine düşünerek geçirmiştim. Bu karar benim için büyük bir değişim olacaktı, hayatımın merkezi ciddi bir şekilde yer değiştirecek ve tüm odağım bir anda yepyeni bir şeye dönecekti. Annemler hep kızmıştı bana, “Ne yapacaksın alıp da; üzerine bir dertten, bir güçten başka bir şey olmayacak o!” diyerek azarlarlardı hep. Genellikle başına buyruk davranışlarımın aksine bu sefer gerçekten beni korkutmuş olmalılardı ki cüret edemiyordum işte. Bu büyük isteğimin peşinden koşmaya sırf anne korkusundan cesaret edemiyordum.
Ama bugün bir şeylerin değişmesi gerektiğine karar verdim, sonuçta artık evimden uzaktaydım. Bana karışabilecek kimse yoktu artık. Bunun bana verdiği bu deli cesaretiyle kafayı kırıp kaç yıllar boyu büyük bir tutkuyla bağlandığım bu hayali gerçekleştirmeye karar verdim. Evden çıkarken bomboş olan kollarımda minik bir kediyle döndüm eve. Bir anda kafayı kırıp girdiğim bu yoldan dönmeye niyetim yoktu, sonuçta yıllar boyu içimi yakan bu isteğim artık ellerimdeydi.
Bir anda aklıma dank eden gerçekle duraksadım, annemlere ne diyecektim ki ben? Hic yoktan karşılarına dikilip kedi aldığımı söyleyemezdim. Hayır, hayır, hayır. Ecelime daha bu kadar susamamıştım. Reşit olmam ya da artık kendi evimin olması onları ilgilendirmiyordu, tek bir kural vardı ki o da ne olursa olsun bu ailenin herhangi bir bireyinin evine kedi girmeyecek olmasıydı. Asla nedenleriyle açıklamamışlardı bu kuralı, sadece bilmen yeterliydi. Ama şu anda hayallerimi kollarımda taşıyor olmanın verdiği o sarhoşlukla bu siyah, yeşil gözlü minik kedi için tüm dünyayı karşıma dahi alabilirdim.
Bir kaç gün sorunsuz geçmişti, çünkü bırak birbirimizi sık sık ziyaret etme şansımızın olmasını, daha birbirimizle doğru düzgün konuşamıyorduk bile yoğun tempolarımızdan ötürü. Bu esnada benim minik arkadaşıma günlerim coşku içinde geçiyordu, bana da iyice alışmasıyla beraber gün içinde yaptığımız tüm aktiviteler ve etkinlikleri beraberce yapıyorduk artık. Beraber oynuyor, beraber mutfakta vakit geçiriyor ve hatta beraber bile uyuyorduk! Çocukluğumdan kalma bu hayalin tam da istediğim gibi gerçekleşmesi bütün gün içindeki motivasyonumu yükseltiyor, bana hayatım boyunca hiç tatmadığım o hoş oturaklığı deneyimletiyordu. Ama hala ona bir isim bulamamış olduğum gerçeği pek canımı sıkar olmuştu. Düşündükçe gelmiyordu aklıma hiç bir şey ama sürekli daha sonra bir ilhamın geleceğini öne sürerek geçiştiriyordum bir isim bulmayı.
Günlerim bu dinamikte geçerken bir akşam çatkapı gelen misafirlerim yüzünden elim ayağıma dolanmıştı. Gelen kişi de rastgele biri olsa neyse ama sanki gelecek başka zaman yokmuş gibi bugün tam da bu saatte gelmeyi tercih edenler annemlerden başkası değildi. Ne yapacağımı bilmiyordum, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Tek yapabildiğim çok azar yememeyi ummaktı.
Annemlerin yüzüne kapıyı vuracak halim yoktu ya, içeri aldım. Salona girdiklerinde kediyi fark etmemeleri için dua ediyordum. Ah be kediciğim, ne olur bir anlığına kayboluversen de, ben de canlı çıksam şu spontane gelişmiş ziyaretten! Bunun olmayacağını gayet iyi biliyordum, o yüzden kaderime boyun eğip annemlerin azarlamasını itaatkar bir tavırla bekledim. Annemlerin bağırmaya başlaması pek uzun zaman almadı açıkçası, yükselen seslerin karşısında sadece boynumu büküp oturabildim. Ah işte, n’olurdu bu yola hiç girmeseydim! Seslerin yüksekliği artık beynimi zonklatacak seviyeye geldiginde bir anda sesler kesildi. Kediciğim, babamın paçasına sürtünüyordu. Babam bu durum karşısında ne yapacağını bilememiş bir vaziyette donakalmıştı. Bir anda beklenmedik bir şekilde kediyi kucağına alıp okşamaya başladı küçük kara bir yumağı andıran kediciğimi. Annemin yüzündeki gergin ifade bir anda şaşkınlığa döndü, “Sen-“ demesine kalmadan babam “Tek bir laf bile etme, sen de yap.” diye cevap verip kediyi annemin kucağına vermesiyle annem bir anda kediyle bakışmaya başlamıştı. Elini kedinin başında en başında temkinli bir şekilde gezdirse de gittikçe rahatlıyordu hareketleri. Kedimi çok sevmiş olacaklar ki tüm
bir ziyaret boyunca kediyi kucaklarından indirmediler. Daha hâlâ bir isim yoktu aklımda lakin annemlere bunu söylediğimde tereddüt dahi etmeden o işi kendilerine bırakmamı, tez zamanda güzel bir isim bulacaklarını söylediler ki onlara olan sonsuz güvenim de beni koyvermeyecekleri hakkında bana güvence veriyor bu konuda. Giderken benimle beraber kediciğimi de öpmüş olmaları ister istemez bana “Bu, kesinlikle verdiğim en iyi kararmış.” dedirtti. Eh, sanırım bazen kurallara bu denli aykırı olmak hayatımıza katacağı bu büyük değişimlerin yanı sıra yepyeni bir düşünce tarzı katıyor insana.