Eşitlik, herkesin aynı kaynakları verilmesi değildir. Eşitlik, herkesin aynı şeyleri yapabilecek koşullara sahip olmasıdır. Kolu olmayan biri ile kolları olan birine kalem verip aynı yapıtı çıkarmasını bekleyemezsiniz. Çağımızdaki en büyük sorun adaletsizlik, Birleşik Devletler’deki sistematik ırkçılıktan, eğitim sisteminin insafsızlığına.
Bazı alanlar vardır, çalışarak zamanla ustalaşırsın, kimse doğduğu gibi koşamaz. Önce emekler, yürür, sonra koşar. Ancak bazı alanlar vardır, ki inandığınız fikre göre bunun gerekçesi değişir, doğuştan bir yetenek gerektirir. Motivasyon gerektirir. Edebiyatı seven bir insan için binlerce kelime bile çocuk oyuncağı olacaktır, tek sınırları kelime limitleri olacaktır. Ancak edebiyattan hoşlanmayan, yeteneği olmayan, veya motivasyonu bulamayan biri için elli kelime bile cehennemdir. Çoğu zaman belli alanlarda başarılı olamayan insanlara ‘üşengeç’ etiketi konulur, daha çok test çözmesi gerektiğini, gerekirse uyumayıp da o konuya çalışıp anlaması söylenir. Ancak bu her konuya işlemez: daha önce de bahsettiğim gibi, her konuda ustalaşamazsın, bazı alanlar için doğuştan gelen bir hediye gerekir.
”Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir önyargıyı ortadan kaldırmak; atomu parçalamaktan daha güç.” Einstein’ın ünlü bir sözüdür, ve bu argümanı mükemmel bir şekilde açıklar. Genç zihinlere yapıştırdığımız bu lakaplar, onları motive etmek yerine psikolojik olarak çökertir. Resim yapamayan ve ilgisi olmayan bir çocuğa zorla resim yaptırmak onun olmayan yeteneklerini ortaya çıkarmaz, onun bu alandan daha da nefret etmesine sebep olur. Ve sorun da zaten burada yatmaktadır: 21. yüzyılın velilerinin istekleri gerçekçi değildir, çocuklarını her alanda usta yapma çabaları da iyilikten çok kötülük yapar.
Matematiği zayıf olan ancak edebiyata yeteneği olan bir öğrenci, matematikten özel ders almak yerine edebiyata yönelmelidir ki potansiyellerini ortaya çıkarabilsinler. Belki de geleceğin Shakespeare’i olacak bir çocuk, onun motivasyonunu kıran ve bir hiçmiş gibi hissettiren bir sistemde kaybolmaktadır. Bunların hepsi de toplumun önemli bulup önemsiz, dekoratif olarak gördüğü dallardan kaynaklanmaktadır.
”Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız balık tüm ömrünü bir aptal olduğuna inanarak geçirecektir.” Cehalet bir toplumun en büyük düşmanıdır, çünkü eğer cahilseniz her şeyi bilirsiniz. Eğer cahilseniz, sadece fen derslerinin ve matematiğin gerekli olup edebiyat, resim, müzik ve benzeri dalların hobi olduğunu ve ihtiyaç olmadığını bilirsiniz. Çocuğunuz gitar çalmak isterken, siz matematik dersi düşük diye ona özel ders aldırırsınız. Matematiğe yönelmek isteyen çocuğunuza doktorlar daha yüksek maaş aldığı için biyoloji okutursunuz. Bunların hepsi eğitim sisteminin getirdiği toksik fikirlerdir, ve kırılmalıdırlar.
Çünkü dünya eğer beklentilere uyan bir ırka ev sahibi olsaydı, tek anlamıyla çok sıkıcı ve boş bir gezegen olurdu. Adem ve Havva, eğer bu mite inanıyorsanız, Tanrı’yı dinleyip de elmayı yemeselerdi, şu an insanlık var olmazdı. Kanun dünya düz dediği için gemilerle yollara çıkılmasaydı, bu kadar çeşitlilik, bunca kültür oluşmazdı. Tarih kitapları daha boş olurdu.
Einstein çizim yeteneğine göre, Picasso matematiğe itilseydi, Atatürk annesi istediği için öğretmen olsaydı, dünya çok daha farklı olurdu.
Siyah ve beyaz olurdu.