Bir kış akşamı evimde gazete okuyordum. Bir haber gördüm. Haberde bir efsaneyi anlatıyordu. Efsaneye göre Sibirya’da, Baykal gölünde donmuş suyun altında yaşayan bir halk varmış. Oradaki halkın bacakları fok yüzgeci, gövdeleri normal bir insan şeklinde, sırtlarında ise kaplumbağa kabuğu varmış. Keşke sihirbaz olsaymışım.
Bir sihirbaz olsaydım, uçağa binmek için kendime sahte uçak bileti yapıp bedavadan first class bölümünde rahatça giderdim. Derken bir anda elimde uçak bileti belirdi ve bir sihirbazdan fazlası olduğumu fark ettim! Hemen bilete baktım ve gerçekti.
Biletteki zaman üç saat sonrasını gösteriyordu. Hemen bavulumu hazırlayıp yola koyuldum. Havalimanına vardığımda uçağımın first class olduğunu hatırladım ve tadını çıkarttım. Yemekler yedim, gezdim, milyonlarca güvenliği neyse ki kolayca geçtim. Kapıdan içeri girip uçağa bindim. Yolculuğum çok güzel geçti.
Sibiryaya geldiğimde ilk iş otelimde şu efsanevi halk ile ilgili araştırma yaptım ve halkın adını buldum. Adları Sitnalta’ymış, içimden çok yaratıcılar dedim. Sabah saat beşte uyanıp, yemeğimi yiyip, giyinip Baykal gölüne doğru yola çıktım. Oraya vardığımda ilk buzun üstünden gölü araştırdım. Daha sonra dalış kıyafetlerimi giyip buzu kazıp suya daldım, yeni yeteneklerim sayesinde derinlere 1642 metreye yani en derine kadar daldım. Ve ileriye doğru gittim. Yaklaşık 1 saat yüzdükten sonra önüme dev bir iglo çıktı. İgloya girdim ve Sitnalta şehri önümde duruyordu. Orada ki en büyük binaya gittim. Bina Sitnalya halkının cumhurbaşkanlığıymış herkes beni görünce çok şaşırdı. Hemen halkın cumhurbaşkanı beni odasına aldı. Odasında çok sohbet ettik. İyi arkadaş olduk. En başta onları bütün dünyaya anlatacaktım. Ama düşündüm ki onlarda canlı gizliliğe hakları var dedim. Ve artık bütün Sitnalta halkıyla arkadaşım. Onları hep sır olarak tutacağım ve yılda en az üç kere ziyaret edeceğim.